Olur, böyle şeyler Jack, burası Chinatown!
Kısa bir özetle başlayalım hemen; Eski polis Jake Gittes özel dedektif olarak çalışmaktadır. Los Angeles'ın su idaresinden sorumlu Hollis I. Mulwray'i takip etmek için eşi Evelyn tarafından kiralanır. Evelyn eşinin kendisini aldattığını düşünmektedir. Takibe başlayan Jake gerçekten de Hollis'in başka bir kadınla beraber olduğunu görecektir. Ancak olaylar beklediği gibi gelişmez. Hollis gizemli bir şekilde öldürülür. Jake olayın peşini bırakmaya yeltense de, bir karabasanın içine düşmüştür. Olaylar onun yakasını bırakmayacak, Evelyn sandığı kadının Hollis'in gerçek eşi olmadığını anlayacak ve her şey daha da çetrefilleşecektir.
Bundan sonra zaten çoğu kişi tarafından izlenmiş bu filmi kritik etmeye değil, daha çok tanımaya ve biraz izlenimlerden bahsetmeye doğru yol alalım. IMDB puanı baya yüksek ve çoğu kişi tarafından beğenilmiş bir film. Elbette bende beğendim ama Polanski yapımı olan bu filmde büyütülecek bir şey bulamadım. Bu filmin basit ya da gereksiz olduğunu göstermek gibi bir şey değil yanlış anlaşılma olmasın, sadece ben biraz daha yüksek beklentilerle izledim belki de, belki de yıl 1974’tü.
Öncelikle gayet güzel bir senaryo olmuş. Klasik olan Polanski özelliği sayesinde filmin ilk kısımları baya yavaş gidiyor ve ben bu tarz filmleri çok fazla sevemedim ne yazık ki. Konuyu yavaş yavaş vermek ile filmin yavaş olması arasında fark var elbette. Hızlı ilerleyen bir konuyu siz yavaş işlerseniz 3cü viteste kendini zorlayan Ferrari ye binmiş gibi hissedersiniz ne yazık ki. Senaryosu gayet güzeldi, hatta baya güzeldi. Polisiye filmlerin binlerce örneklerini izledik, neler gördük geçirdik. Ama hiçbir polisiye filmde ensest bir ilişki gördüğümüzü ben hatırlamıyorum. Evet, işte size gerçekten ilginç şeyler sunan bir film. Takdir ediyorum.
Bunların dışında sonuna kadar izlenmeden anlaşılamayacak bir film olmasını da başarılı buldum. İşte abartılan nokta da tam burada başlıyor. Daha önceleri çok kez söyledim, film sonları elbette tahmin edilebilir ama ben zevkin azalacağından dolayı bundan kaçınan biriyim. Filmin sonu evet gayet mükemmeldi. Gerek izlediğimiz sahnelerin ana karakterle bağlantısı, geçen diyaloglar ve o bitiş gerçekten güzeldi ama herkesin abarttığı kadar değildi, ya da olmadığını anladım.
Jack üstada bir şey söylemek gerekiyor mu? Bence gerekmiyor ama takdir adına bir şeyler yazmak gerekiyor. Filmin 3/4 lük kısmında burnunda bandajla oynayan Jack babaya bir kere daha saygılar. Çok çok üst seviye bir oyunculuk göstermiş bizlere. Aynı anda ona yardımcı olan Dunaway ve John Houston da gayet iyi oynamışlar.
İyi senaryo, iyi kurgu, 1974 yılının esintiler, Jack ve oyuncu kadrosuyla beraber izlenmeyi hak eden bir polisiye film. Çok merak ettiğim bir nokta daha var.(Normal olarak) etrafta şu aralar ya da son 1 yılda gezinen 3cü sınıf polisiye kovalamacılarını izleyip de, en iyi film olarak gösteren sayın izleyiciler acaba bu filmi izledikleri zaman ne düşünecekler? Notum 10/7.5
UnjustLucifer
Kısa bir özetle başlayalım hemen; Eski polis Jake Gittes özel dedektif olarak çalışmaktadır. Los Angeles'ın su idaresinden sorumlu Hollis I. Mulwray'i takip etmek için eşi Evelyn tarafından kiralanır. Evelyn eşinin kendisini aldattığını düşünmektedir. Takibe başlayan Jake gerçekten de Hollis'in başka bir kadınla beraber olduğunu görecektir. Ancak olaylar beklediği gibi gelişmez. Hollis gizemli bir şekilde öldürülür. Jake olayın peşini bırakmaya yeltense de, bir karabasanın içine düşmüştür. Olaylar onun yakasını bırakmayacak, Evelyn sandığı kadının Hollis'in gerçek eşi olmadığını anlayacak ve her şey daha da çetrefilleşecektir.
Bundan sonra zaten çoğu kişi tarafından izlenmiş bu filmi kritik etmeye değil, daha çok tanımaya ve biraz izlenimlerden bahsetmeye doğru yol alalım. IMDB puanı baya yüksek ve çoğu kişi tarafından beğenilmiş bir film. Elbette bende beğendim ama Polanski yapımı olan bu filmde büyütülecek bir şey bulamadım. Bu filmin basit ya da gereksiz olduğunu göstermek gibi bir şey değil yanlış anlaşılma olmasın, sadece ben biraz daha yüksek beklentilerle izledim belki de, belki de yıl 1974’tü.
Öncelikle gayet güzel bir senaryo olmuş. Klasik olan Polanski özelliği sayesinde filmin ilk kısımları baya yavaş gidiyor ve ben bu tarz filmleri çok fazla sevemedim ne yazık ki. Konuyu yavaş yavaş vermek ile filmin yavaş olması arasında fark var elbette. Hızlı ilerleyen bir konuyu siz yavaş işlerseniz 3cü viteste kendini zorlayan Ferrari ye binmiş gibi hissedersiniz ne yazık ki. Senaryosu gayet güzeldi, hatta baya güzeldi. Polisiye filmlerin binlerce örneklerini izledik, neler gördük geçirdik. Ama hiçbir polisiye filmde ensest bir ilişki gördüğümüzü ben hatırlamıyorum. Evet, işte size gerçekten ilginç şeyler sunan bir film. Takdir ediyorum.
Bunların dışında sonuna kadar izlenmeden anlaşılamayacak bir film olmasını da başarılı buldum. İşte abartılan nokta da tam burada başlıyor. Daha önceleri çok kez söyledim, film sonları elbette tahmin edilebilir ama ben zevkin azalacağından dolayı bundan kaçınan biriyim. Filmin sonu evet gayet mükemmeldi. Gerek izlediğimiz sahnelerin ana karakterle bağlantısı, geçen diyaloglar ve o bitiş gerçekten güzeldi ama herkesin abarttığı kadar değildi, ya da olmadığını anladım.
Jack üstada bir şey söylemek gerekiyor mu? Bence gerekmiyor ama takdir adına bir şeyler yazmak gerekiyor. Filmin 3/4 lük kısmında burnunda bandajla oynayan Jack babaya bir kere daha saygılar. Çok çok üst seviye bir oyunculuk göstermiş bizlere. Aynı anda ona yardımcı olan Dunaway ve John Houston da gayet iyi oynamışlar.
İyi senaryo, iyi kurgu, 1974 yılının esintiler, Jack ve oyuncu kadrosuyla beraber izlenmeyi hak eden bir polisiye film. Çok merak ettiğim bir nokta daha var.(Normal olarak) etrafta şu aralar ya da son 1 yılda gezinen 3cü sınıf polisiye kovalamacılarını izleyip de, en iyi film olarak gösteren sayın izleyiciler acaba bu filmi izledikleri zaman ne düşünecekler? Notum 10/7.5
UnjustLucifer