Bazı filmleri izlemek için, gerçekten o ruh halini yaşamanız
gerekiyor, ya da en azından ben öyle düşünüyorum. İzlerken en ufak bir etkisini
dahi görmediğim film bitişiyle birlikte kafaya atılan bir kurşun hissiyatı
yarattı. Ben bir şey yapmadım, o yaptı!
Filmi anlatmak için; hepimiz aşık oluruz, hepimiz birilerini
bir şeyleri severiz diye klasik bir giriş yapmak istiyorum. Aşktan bahsediyoruz
ama aşkın farklı bir mertebesinden bahsediyorum. Öylesine seversin ki,
hareketlerini izlersin, ona bir şekilde dokunmak, ondan bir parça olsun
istersin elinde… Dokunamasam bile görmek, göremesen bile onun varlığını
hissetmek istersin yanında. Çoğu zaman mümkün olmaz, göremezsin, dokunamazsın
bile…
Farklı insanlar vardır, bizim ‘’ayıp’’ olarak
nitelendirdiğimiz şeyleri yapmaktan çekinmeyen. Farklı insanlar vardır, bizim
yapılmasını normal gördüğümüz şeylere ‘’ayıp’’ olarak bakan. Komadaki 2 insanı,
farklı yerlerde ve zamanlarda seven iki insanın durumlarını ve bu insanların
‘’kadın’’ objesine karşı olan bakış açılarını bu kadar güzel inceleyen bir film
daha önce izlememiştim. İnanılmayacak derecede ‘’ayıp’’, ‘’kaka’’, ‘’rezalet’’
denilebilecek bir olay bana hiç bu kadar normal gelmemişti. Sinemanın gücüne
bakar mısınız lütfen? Filmi izledikten sonra aklınızın ucunda bile yer
edemeyecek olan bir olaydan bahsediyorum. Hatırlamayacaksınız bile!
Anlatılacak fazla bir şey yok, işlediği konuyu tamamen sizin
yorumunuza bırakacak, filmi izlerken sorgulamaya başlayacağınız tarzda bir
‘’aşk’’ hikayesinden bahsediyor demek istedim ama benim izlediğim film bunların
çok çok daha ilerisinde bir noktada…
Mutlaka ama mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum.
0 Yorum :
Yorum Gönder