Prensip olarak ve düşünce tarzı olarak izlediğim filmi asla tekrar izlemem. Bu Titanic’i 6 kere ( o zamanlar gençtim, lütfen yüzüme vurmayın) ya da The Dark Knight’ı 2 kere izlemiş olmam elbette birer ayrıcalıktır.
Zaten yapılmış ve önceden çok beğenilmiş filmin tekrar uyarlanması ve yapılması bence her zaman zor bir olaydır. İlk filmi zor da olsa hatırlamak suretiyle, temposunun aşırı ağır olarak ağır olduğunun farkına varmışızdır. Ama David Fisher gibi bir yönetmenin elinden çıkınca bu sorunun ortadan kaybolduğunu söyleyebilirim. Hemen yeri gelmişken D.Craig’in filmdeki performansını da çok beğendim. İnanılmaz adapte olmuş, resmen Avrupa yapımıyla arasında en ufak bir yabancılık bile çekmedim. Genel açıdan bakacak olursak, hiçbir aksama olmadan yeteri kadar iyi konu-tempo uyarlamasını yapmayı başarmışlar, zaten süresi uzun olan bu filmi başka şekilde izlemek imkansız olurdu.
Biliyoruz ki, Avrupa versiyonu kitaptan uyarlama olarak yapılmıştı ve zamanında çok kişi beğenmemişti. Neden beğenmedin sorusuna cevap olarak ‘’ kitapta yazan her şey filmde yoktu’’. Bunu diyen sevgili seyirci gerçekten çok merak ediyorum ne bekliyorsunuz? Kitabı okumadım, zaten kitap okumam çok fazla… Filmi 4 saat yaparak sinema izleyicisini bayıltalım, ama siz kitap okuyanları mutlu mu edelim ki? Bunun bir ortasının olmadığını daha öncelerinde yapılmış yüzlerce kitap uyarlamalarından gördük, gerçekten imkansız bir şeyi kovaladığınızın farkında mısınız? Sadece bu yüzden filmi beğenmeyenleri anlayabiliyorum, çünkü filmler genel olarak kitapların tadını vermez derler, asla öyle değildir bence ama saygı duyuyorum… Filmi kötüleme hakkını size vermez…
Son ayrıntı olarak, Avrupa versiyonuna kıyasla, Lisbeth nam-ı diğer “Ejderha Dövmeli Kız” rolünde ise Rooney Mara göz dolduruyor. İçine başarıyla girdiği “kayıp kişiliğe”, sizi de içine çeken dramatik hikâyesinden hiç kopmadan; kızgın, hayata küskün, zeki, tehlikeli ve kırılgan yüz ifadelerini akıllıca yedirerek etkileyici bir oyunculuk sergilemiş.
Tekrar izlenmeye değer…
0 Yorum :
Yorum Gönder