28.11.2012

Lawless [2012]


Kaçakçılıkla nam salmış ve kötü şöhretten bir türlü kurtulamamış Bondurant kardeşlerin hayatlarından gerçek bir kesit sunuyor film bizlere. Birbirlerine çok güçlü bağlarla bağlı olan bu kardeşler yaptıkları kaçakçılıklar sayesinde çok büyük bir servet elde ediyorlar ama tam bu noktada yeni gelen devlet adamlarıyla biraz uğraşmak zorunda kalacaklar.

Uzun zamandır beklediğim filmlerden biriydi ve en azından beklentilerimi karşıladı diyebilirim. Öncelikle belirtmem gerekir ki ben yaşanmış hikayelerin olduğu filmlere karşı özel bir ilgi besliyorum. Hikayenin ne kadarının doğru ya da ne kadarının yanlış olduğunu çoğu zaman bilmiyorum elbette ama izlemesi hoş geliyor. Bu filmde bu tarzın en iyi örneklerinden biriydi diye düşünüyorum.

Kardeşlerin zaten yıllardır süregelen birçok masalsal hikayeleri var ama acaba gerçekten filmde anlatıldığı kadar gerçek mi merak ediyorum. Çünkü bazıları gerçekten hayal gücü sınırlarını zorlayacak cinsten. Mesela spoiler içermediğinden rahatlıkla söylüyorum ki boğazı kesik bir biçimde 30km yol yürüyecek bir adamın hikayesinden bahsediyoruz mesela.

Hikaye ilgi çekiciydi oradan başlayım. Sonunda neler olacağını kestirebiliyorsunuz ama izlemeye devam etmek istiyorsunuz. Guy Pearce, Tom Hardy, Gary Oldman, Shia LeBeouf gibi gerçekten izlemeyi sevdiğim bir oyuncu kadrosu var. Özellikle son 1-2 yıldır Tom Hardy’yi izlemek büyük zevk haline geldi. Ailenin en büyüğü olarak davranışları, o zamanlara yakışan ses tonu ve konuşma stili, duruşuyla birlikte filmi almış götürmüş.

İşleniş biraz fazla hızlı gibi geldi, eldeki malzeme aslında yeteri kadar iyi ama biraz daha ayrıntıya yer verilmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Çok fazla bilinmeyen ya da askıda kalan kısım olmuş. Seyir zevkini sekteye uğratmış diyemem tam olarak ama bir şeyler götürdüğü bir kesin. Süper bir aksiyon filmi beklentisi ile izlememek gerekiyor, genel hava olarak ağır ilerleyen bir film olduğunu da söyleyebilirim.

Çok büyük beklentilerle izlememek film için iyi diyebilmeye yetecektir. Oyuncu kadrosu ve konusu gayet ortada olan yaşanmış hikayenin sonu da sizi yeteri kadar tatmin edecek ve güldürecektir diye düşünüyorum. İzlenmeye değer bir film olmuş.

27.11.2012

Killer Joe [2012]


Sanırım ben bir şeyleri kaçırdım ya da tam olarak filmi idrak edemedim…

Her şey Chris’in satmak için elinde tuttuğu malı annesinin yok etmesiyle birlikte satıcıya 6000 dolar ödemesi gerekir ve böyle bir para normal olarak ortada yoktur. Bir şekilde parayı bulması gerekir ve aklına zekice bir plan gelir. Annesini öldürürse sigortadan 50.000 dolar alacaktır ve bu para ona ve ailesine yetecektir. Tabi ki bunun için önce kiralık katil bulması gerekir ve filme ismini veren Joe tam olarak burada devreye girer.

Ne kadar net film değil mi? Ama asıl olay içindeki gereksiz sadistlik ve bir sürü gereksiz sahne… gerçekten ilginç bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir film ama bana o kadar ifadesiz ve gereksiz geldi ki, filmi izlememin üzerinden onca zaman geçmesine rağmen henüz tam olarak ne yakaladım ya da neleri kaçırdım anlayamadım.

Başlangıçtan itibaren kısıtlı alanlarda, zaten büyük bir çoğunluğu karavanda çekilmiş, geçen, içinde bolca diyalog ve rahatsız edici sahneler bulunan bir film. Matthew McConaughey (yazması zor oldu) tek kişilik bir tiyatro gösterisi sunar gibi oynamış. Diyaloglarda yaptığı vurgulamalar, ses tonunu ayarlaması ve sert görünüşü izlemeye değer tek yanıydı belki de filmin.

Üzerine konuşulacak fazla bir şey bulamadım ne yazık ki. Öyle ailecek izlenilebilecek ya da kız arkadaşla izlenilebilecek filmler kategorisinde kesinlikle olmayan bir film. Neden böyle bir sınıflandırma yaptım bende bilmiyorum ama ben tercih etmezdim.

Merak ediyorsanız izleyin, içinizde kalmasın ama izlemeye değecek bir şey bulamadım ben.

26.11.2012

Red Lights [2012]

Olay şu şekilde gerçekleşiyor;

Bir grup bilim adamı; hatta 2 kişi, kendilerini medyum olarak tanıtan ve insanları kandıranların foyalarını ortaya çıkartmak üzerine araştırma yapıyorlar. Bu sırada 30 yıl önce süper güçleriyle birlikte ortadan kaybolan adamımız ‘’Silver’’ geri döner ve hünerlerini insanların üzerinde tekrar sergilemeye başlar. Ortaya araştırılması gereken bir gerçek çıkar… Silver’ın gerçekten süper güçleri var mıdır?

Aksiyon filmi, gerilim filmi, aşk, sex, spor… Şu filmi saydığım nedenlerden dolayı sevmedim. Cillian Murphy’i severim ve De Niro’dan nefret ederim, söylemeliyim ama ben bu filmi oyuncuları içinde sevmedim.

Fal bakan insanlara ne kadar şaşırırsınız? Adam/kadın bana gelecekte alacağım arabaya kadar söylüyor… Sigara ile beraber içtikleri Türk Kahvesi fincanına parmaklarını dokunarak cin çağırdığını iddia edenler var. Ama demek istediğim şudur ki, bazı şeyleri siz/biz gerçek olarak kabul ederiz ve öyle inanırız. Nasıl inanırız? İnsanlar bilmedikleri şeylere inanmaya meyillidir. Ben size burada desem ki ünlü Formula yarışçısı Ayrton Senna’nın ölüm nedeni, arabadan kopan bir kanat parçacığıdır. Bu sporla ilgilenmeyen insanlar büyük olasılıkla benim bu spordan çok iyi anladığımı ve ayrıntılarına kadar bildiğimi düşünerek buna inanabilirler…

Filme geri dönecek olursak, bazı gerçekler, hatta büyük gerçekler için bile aslında olay onlara nasıl baktığımızdır. Çoğumuz artık nasıl bakıyorsak; baktığımız zaman göremeyecek kadar olayın içinde kalırız. Çok büyük olayların, çok büyük etkilerin altında belki de o kadar basit bir gerçek vardır ki, işte o kadar basit olduğu için dönüp bile bakmaz, inanırsınız…

Yukarıda ‘’saçmaladığımın’’ farkındayım ama işte filmin üzerinizde etkisi bu ya da bunun gibi şeyler olabilir. Baştan sona, büyük bir merakla izledim filmi… Sürekli bir noktaya bağlı olarak devam etmesi gayet güzeldi, benim için önemli olan bir diğer nokta ise bitiş kısmını film boyunca saklamayı başardı. Tam film bittiğinde bir şeylere inanmak üzereyken final sahnesinde olanları izlemek isteyeceksiniz…

Filmden çıkarttığım ve eklemek istediğim notlar;

1.       NLP eğitimleri bana öğretti ki, insanlar hakkında fikir sahibi olmadıkları şeye inanmaya meyillidir. İnanmak zorunda değiller, sorgulamaları bile sizi amacınıza ulaştıracaktır.
2.       Gerçek olarak kabul ettiğiniz, inandığınız şeylerin hilesini sorgulamak yerine sadece biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor. Çok zor, çok karmaşık gibi gözüken şeylerin cevapları aslında bir o kadar da basit.
3.       Yukarıda yazdığım 2 madde, acaba gerçekten de doğru mu? Sanmıyorum, filmi bir kere daha izlemek gerekiyor…

6.11.2012

Looper [2012]


Film zamanda yolculuğun mümkün olduğu zamanda geçiyor. Yasadışı olduğu söylenilen bu zamanda yolculuğu mafya babaları kullanmakta ve ortadan kaldırmak istedikleri adamları geçmişe yollayarak tetikçiler tarafından öldürülmesini sağlamaktadırlar. Gelecekten gelen kurbanları öldüren uzman tetikçilerin en iyilerinden biri de Joe’dur. Ne var ki, Joe’nun yeni kurbanı, 30 yıl sonrasından gelen kendisidir. Hedefi öldüremeyen Joe, bu işi çözmek zorundadır yoksa hedefi kendisini öldürecektir.

İşte aradığım tam olarak bu şekilde bir şeyler. Tetikçi filmlerine yeni bir bakış. Tek olarak izlediğim tetikçi filmleri artık zevk vermemekte ve aynı şekilde, zamanda yolculuk, süper güçler de bir şekilde boşa olarak zaman kaybettirmekte… Ama bu şekilde yapılabilecek olan kombinasyonların ne kadar başarılı olacağının çok iyi bir göstergesi.

Başlangıçta biraz anlamak zor olabiliyor, geçmişte kim ne iş yapıyor ya da gelecekte neler olacak yoksa biz şu andaki zamanı mı yaşıyor gibilerinden ama film ilerledikçe bu sorun ortadan kalkıyor, belki de sadece benim yaşadığım bir karmaşa olabilir. Gidiş ve geliş sahneleri oldukça ilginç olarak hazırlanmış. Benim bakış açıma göre havada kalan birçok nokta ve gereksiz olarak çekilmiş birçok sahne var… Zaten zamanda yolculuk yaparken, süper güçleri işe hiç karıştırmamak zekice olabilirdi mesela…

Levitt ve Willis’in benzerliği çok iyi olmuş, makyaj gerçekten çok başarılı, oyuncuları tanımayan birisi, gerçekten aynı adam olduklarına inanabilir. Diğer bir nokta ise artık bitti denilen, bende katılıyorum, Willis’in harika performansı. Film zaten yeteri kadar iyiyken usta oyuncunun bu performansıyla filmi çok daha başka yerlere koyabiliyorum.

En azından türünün diğer örneklerinden farklı olmuş olması bile beni mutlu etti. Üzerinde biraz daha kafa yorulsaydı çok daha eşsiz ve eksiksiz bir film ortaya çıkabilirdi ama bu haliyle bile çok ilginç ve güzel olduğunu söyleyebilirim. Aksiyon arıyorsanız ve tetikçi filmlerini severim diyorsanız mutlaka izlemeniz gereken bir film olduğunu söyleyebilirim.

İyi Seyirler.

5.11.2012

Skyfall [2012]


Uzun zaman sonra tekrar sinemaya gitmenin heyecanı sarmıştı her yanı. Skyfall’ı uzun zamandır bekliyordum ve artık zamanı gelmişti, bu sefer beklentilerim biraz yüksekti…
Bond aldığı ölümcül olabilecek yaralardan sonra yaşlılığında getirdikleriyle yavaşlamış ve eski gücünü kaybetmiştir. Ama MI6 ya karşı olan tehditleri yok etmesi gerekmektedir. Yeterliliğinin olmamasına rağmen gene sahaya çıkmaya hazırdır.

Film İstanbul da başlıyor. Burada konuşulması gerekenleri şöyle özetlemek istiyorum. İstanbul’da çekilmesinden dolayı elbette birçok ses yükseldi. İstanbul’u kasaba olarak gösterdiğini düşünenler, kurulan setleri beğenmeyen arkadaşları anlamak gerçekten çok zor. Hollywood hiç izlemiyorlar herhalde, ben Boston’u izlediğim zaman pislik bir şehir, fahişelerle dolu bir şehir ve sokakların her daim pis olduğunu düşünüyorum. Mesela NY’u izlediğim zaman kötü adamların olduğu, geceleri dışarıya çıkılamayacak kadar kötü olduğunu görüyorum hatta NY polisinin suçluları dahi yakalayamadığını görüyorum. İstanbul’u sen kasaba olarak göstersen ne fark eder? Reklam mı yapıyoruz yoksa film mi çekiyoruz… Bu konulara bu kadar takılan insanların kafalarının nasıl çalıştığını çok merak ediyorum gerçekten. Filmde sadece bu noktaya bu kadar takılı kalmak neyin nesidir?

Diğer bir konu, klasik Bond filmlerinden farklı olmasıydı. Bond’un yanında ona eşlik eden ve çok iyi sevişen mutlaka bir kadın oluyordu. Bunun yanında Bond’un kullandığı son teknoloji ürünü bir çok oyuncağı olması gerekiyordu ama bu sefer bunlardan bahsedemiyoruz. İlginç olmuş, alışılmışın dışına çıkmak her zaman çok iyi sonuç vermez ama bu sefer çok iyi gelmiş filme. İnsan aramıyor değil, ama yokluğunu da hissetmiyoruz. Tematik olarak ‘’eski en iyisidir’’ felsefesiyle yola devam etmeye çalışılmış.

D.Craig en iyi Bondlardan biri kesinlikle ve role çok iyi oturuyor. 3cü filmi ve oynadığı 3 filmde de çok iyi performanslar gösterdiğini söyleyebilirim. Ama bu filmde dikkatimi başka bir şey çekti. Yan rollerden filmlere girip, ana hikayeyi çalan bir adamdan bahsetmek istiyorum. Javier Bardem. Filmde adı 3 belki de 3cü kişi olarak geçiyor olabilir ama ana rolü kesinlikle Bond’dan çaldığını düşünüyorum. Hayat verdiği karakterle birlikte harika bir oyunculuk performansı sergilemiş, izlemesi inanılmaz zevkli olmuş. Psikopat adam karakterlerindeki başarıları zaten çok uzakta değil…

Tarihin eski Bondlarını izlemedim, 1995 den itibaren yapılanlar arasından bir seçim yapmam gerekiyorsa, Skyfall en iyisi olmuş diyebilirim rahatlıkla. Son olarak eklemek gerekiyor ki, Adele’nin yaptığı müzik ile filmin girişinin uyumu harika. Çok dikkat etmem ya da genelde izlemem, kapatırım ama bu sefer çok büyük bir zevkle izledim. İndirip arşive koyulacak kadar güzel olmuş…

Zevk veren aksiyon film serilerinin başında gelen Bond, beni fazlasıyla tatmin etti. İyi ki sinema orucumu bozup gitmişim. Mutlaka izlenmesi gereken filmler listesine eklemelisiniz diye düşünüyorum

1.11.2012

The Amazing Spider-Man


Örümcek adam benim en sevdiğim çocukluk karakterlerinden biridir. Öyle çok çok büyük hayranlık beslemiyorum ama benim için yeteri kadar saygı değer bir konumdaydı bu filme kadar. Elbette ki benim örümcek adam yorumumu değiştirmeyecek ama bu kadar kötü bir film izlemiş olmak beni çok üzdü…

Hikayemiz zaten klasik, örümcek ısırıyor sonra örümcek adam oluyor düşmanla savaşıyor klasik. Buraya kadar her şey normal ama merak ettiğim bir nokta var. ‘’Spiderman’’ gibi bir film varken, ilk çıktığında inanılmaz başarılara imza atmışken neden hemen yenisini çekme isteği? Diyeceksiniz ki, Batman, ama unutmamak gerekir ki arada baya bir fark var. Yapacaksan C.Nolan’ın yaptığı gibi yapacaksın ki, geçmişi unutturacak.

Örümcek adam gerçekten süper! Kendi kıyafetini kendi yapabiliyor, kendi ağını kendi yapıyor böyle biyolojik araştırmaları falan kendisi yapabiliyor, örümcek adamımız gerçekten çok süper ya, böyle süper insan falan olacak neredeyse.

Örümcek adam resmen halk kahramanı olmuş çıkmış, filmin ilk sahneleri hariç neredeyse filmde en ufak bir ağırlığı bile yok. Sonuçta burada çizgi romandan uyarlama bile olsa süper kahramandan bahsediyoruz. Halk arasından biri örümcek kıyafeti giyse, ellerine tırtıllar, duvarlara yapışılabilecek bir mekanizma yapsa, bir de ağ atsa o zaman herkes örümcek adam olabilir gibi bir kavram çıkıyor. Parker’ın burada herhangi bir özelliği kalmıyor ki. Şartlar böyle olunca da örümceğin ısırması falan da çok sıradan ve anlamsız olarak kalıyor.

Çok uzatmaya hakkında konuşmaya bile gerek yok bence. Aşırı sıradan, çok sığ bir geçiş filmi olmuş diyebilirim. Elbette bunun 2. Sinin çekileceğini söylememe bile gerek yok ama ben izler miyim, sinemada gidip para vermek ister miyim orası tartışılır.