Herşey yoluna girecek…
Bu kadar salak-saçma bir söz daha duymadım hayatımda, nasıl her şey yoluna girebilir ki? İşler kötüye giderken karşıma geçip bu lafı biri derse gerçekten içimdeki şiddet patlamasına dur diyemem.
27 yaşındaki bir adama konulan kanser teşhisini konu alan ve onun hastalığı yenmek için girdiği mücadeleyi konu almış bir film. Öncelikle söylemem gerekiyor, bir konuyu ele alan ve filmi bu konuyu daha ayrıntılı işlemek üzere kurulu olan senaryoları çok severim. Bu da onlardan biri, hatta en iyilerinden biri diyebilirim. Konumuz kanser, henüz tam olarak çözümü olmayan, yıllardır birçok insanın hayatını kaybettiği ve kaybetmeye devam ettiği illet desem çok da yanlış olmaz.
O kadar gerçek ve o kadar iç içe olduğumuz bir hikayeyi konu alıyor ki ister istemez ben ya da benim de başıma gelse ile başlayan cümleleri daha filmin en başında kurmaya başlıyorsunuz. Hikayeyi ve karakterleri kafanızda yaşatıyor, türlü türlü çeşitlerini tekrar canlandırıyorsunuz. Hatta pozitif ve negatif yanlarına kadar bu canlandırma devam ediyor. Elbette filmin de buna kattıkları çok büyük. Adamın hayatındaki olumlu ve olumsuz değişimleri harika olarak konu etmişler. Gerektiği zaman olabilecek en kötü şeylerin de başa gelebileceği gibi, kansere yakalanmanın dünyanın en kötü şeyi olmayabileceğini de göstermek istemişler. Belki kanser en kötüsü olabilir ama en azından öyle olmadığını göstermeye çalışmışlar.
Spoiler olmayacağından( zaten adam kanser, biliyoruz), filmin özellikle son bölümünde imzalatılan kağıt filmin en can alıcı noktalarından biriydi. Hani baştan beri diyoruz ya kendimizi yerine koyalım diye, gerçekten o anda bir düşünmek istedim, öyle zor bir ameliyata giriyorsunuz ki, zaten çok nadir rastlanan bir kanser türüsünüz ve çıkamama olasılığınız çok yüksek. Hastanenin herhangi bir sorumluluk kabul etmeyeceğini ve organlarınızı bağışlayacağınıza dair bir kağıt, alt tarafı bir kağıt parçası olabilir ama aslında o kadar büyük anlam taşıyor ki, filmi izlerken bile.
Çok iç karartıcı şeylerden bahsettik belki ama güzel şeyler de yok değil. Film o kadar güzel bir denge de kurulmuş ki, kanser gibi illet bir durumu anlatırken bile olayın komik yönlerine değinmeyi başarmışlar. Lakin, bazı sahnelerinde öylesine duygulandım ki, ardından gelen sahnelerin komik olması sayesinde kahkahalarla güldüm. Seth Rogen filmin diğer (komedi) yüzünü götüren isim olmuş.
Mysterious Skin ve 2007 yapımı Lookout filmini izledikten sonra yazdığım bir yazıda J.G.Levitt’in ne kadar büyük bir oyuncu olacağı, gelecekte onu çok büyük projelerde göreceğimizi düşündüğümü söylemiştim. Geldiği nokta, yaptıkları ve şu filmdeki rolünü sadece keyifle izledim. Gelecekte çok daha büyük performanslar sergileyeceğini ve (çok da önemli ya!) Oscar yolunda ilerleyeceğini düşünmekteyim.
Mutlaka izlemeniz gereken filmlerden biri. 10/7.8 vererek sonlandırıyorum.