18.02.2012

Faces in the Crowd [2011]

Tatlı oyuncu… İyi senaryo… Sonuçsuz kalan çabalar.

Anna mutlu birlikteliği olan ve çocuklarla vakit geçirmeyi çok seven bir kadındır. Arkadaşlarıyla eğlendikten sonra eve dönerken, köprüde aşk dolu çiftin seviştiğini görür. Olaya gülüp geçerken bir anda kan aktığını ve daha sonra bir adamın ağladığına şahit olur. Hayatımızı kolaylaştıran teknoloji işte tam burada film dünyasına yardımcı oluyor ve Anna’nın telefonu çalıyor. Katilin fark etmesiyle ufak bir boğuşma yaşanıyor ve sonunda Anna köprüden aşağıya düşüyor. Sorun düşerken kafasını çok ters bir şekilde çarpması ve bunun sonucu olarak artık gördüğü suratları hatırlayamaması. Her baktığınızda karşınızda ki insan farklı bir suratla karşınıza çıksa ne hissederdiniz?

Şöyle bir düşününce fikir olarak çok iyi diyebileceğim bir film. Hafızasını kaybeden insanları yüzyıllarca izledik ve fenalık gelmişti. Çift cinsiyetliler, çift kişilikler ( Primal Fear’ı tek geçmek gerek) derken sonunda işin biraz daha ilginci karşımıza çıktı. Çıktı ama nasıl çıktı?

Eldeki malzeme gerçekten güzel, başlarda çok açık vermeden devam ediyor sandık ama ortalara doğru geldikçe film de sapıtmaya başlıyor. Film ilerledikçe gerçek katilin kim olduğunu saklama çabaları çok göze batıyor. Spoiler olacağı için burada ne yazık ki bahsedemeyeceğim ama akıl karışıklığı yaratmaya çalıştıkları karakterler o kadar keskin hatlarla yaratılmış ve o kadar mantık dışı kalıyor ki herhangi bir çaba içine girmeden direkt olarak eleyebiliyoruz zaten. Hatta ve hatta şöyle diyelim, farklı suratları tanıyor değil mi? Suratta bir özellik olması gerekiyor. O zaman sevgilisine bir bıyık bırakmasını söylemek bu kadar mı zor geliyor. Amaç bulmak asıl amacımız olsa eğer buraya 3-4 tane daha yazar gider, konuyu da burada kapatırım.

Amacımızın bu olmamasına rağmen zaten yukarıda yazdığım olay filmin kaderini direkt olarak değiştiriyor ve o dakikadan sonra karakter kıtlığı çeken filmde gerçek katili bulmak çok da zor olmuyor aslına bakarsanız. Uzatmaya gerek yok, güzel düşünülmüş, farklılık yaratılmaya çalışılmış ve bunda da kısmen başarılı olmuş film, sonunda ne yazık ki çöp olmaktan öteye gidemiyor. İzlerken hoşgörüyle izlemenizi tavsiye ediyorum lakin o durumda kendisini kurtarmaya yetiyor. Çekirdek – kola kombinasyonuyla beraber iyi gidebilecek filmlerden biri daha…

Milla Jovovic oynasın, ben izlerim diyenlerdenseniz, kaçırmamanızı öneririm. Ben de mi öyleyim, tam olarak bilemedim…

0 Yorum :