Çok güzel bir film izledim.Gündüz hafif filmlerden sonra, biraz daha ağır kalabilcek filmleri akşama bırakmanın faydalarından bir tanesini daha görmüş oldum.Max Manus 1940-1945 li yıllarda norveçli bir askerin, almanlara yaptığı sabotajları anlatan norveç yapımı bir film.Filmi anlatmam burada çok gereksiz olur çünkü film daha çok biografi tarzında yapılmış.Hazır tarzından bahsetmişken imdb de yada sağda solda yazan salak tanımlardan lütfen uzun durun.İçinde komedi felan yok.
Filmi konusmaya bir yerden başlayalım.Mesela genelde özele doğru gitmek istersen konusunun daha çok savaşla alakalı denilebilir.Filmde süper bir denge kurmuşlar ben öncelikle ondan bahsetmek istiyorum.Savaş filmlerinde savaş-durağanlık oranına dikkat edenlerden biriyim ve bu denge bozulunca ya 10 askerin 43434 kişiyi dağıttığı tarzda filmler izliyoruz, yada savaş sahnelerini bırakıyoruz, yatakta sevişen çiftleri izliyoruz.Ama bu seferki tamamen kıvamında olmuş.Filmin izlenilebilirliği zaten buradan başlayarak artıyor ve büyük bir artı.
Max Manus adını ben daha önce hiç duymamıştım.Bizim klasik türk filmlerinde olduğu gibi yada bazı! amerikan filmlerinde oldugu gibi karakterleri abartma burada hiç kullanılmamış.Eğer max manus a bakacak olursanız biraz yapılıca, kısa boylu, saçlarını yana doğru tarayan herhangi bir savaş askerinden farkının olmadığını anlarsınız.Hani böyle bir kumandan karizması yada savaşın seyrini değiştirecek tiplerden biri değil.Savaş zamanında bir misyonu olan ve sadece bunu yapan bir sabotajcı.Karakter analizi çok güzel yapılmış ve çok sadece bir şekilde, sadece anlatılmak istenen anlatılmış.
Tabi burada Manus tek başına bırakılmamış.Savaş arkadaşlarındanda bahsedilmiş ve onlarla olan ilişkileride konuya dahil edilmiş.Sadece kendini düşünmeyen biri olarak göze çarpıyor ve gerekirse arkadaşları için kendini feda edebilecek konumda.Eğer biraz filmin sonuna doğru giderseki son sahnelerdeki dram insanı baya bir etkiliyor.Arkadaşlarıyla arasında olan bağı sanırsam en iyi bu sahnelerde görebilir ve yaşayabilirsiniz.
Max Manus'un savaş dönemindeki her halinden bahsedilmiş.Sadece savaşta neler yaptığı yada hangi yerleri sabotaj ettiği değil,onun psikolojik durumundanda bahsedilmiş.Savaş döneminde yaşadığı psikolojik rahatsızlıklar.Alkole tekrar başlaması ve bunun yanında savaşın psikolojik olarak etkileri.Yanlız kalma isteği, arkadaşlarıyla arasında olan dialogları ve dahası.Tabi bunun yanında kendine yakın olan bir hatun var.Onunla birlikte olma isteği, amacına ulaşamaması ve dahası.
Film hakkında söylenebilcek herşeyi söyledim konusunu anlatmanın dışında.Biraz kendi izlenimlerinden bahsetmem gerekirse eğer bu tarz bilinmeğenlerin anlatıldığı filmlere karşı ilgim oldugunu artık anladım.Devrim arabaları,Vali türk sineması örnekleri Taking Chance, Pearl Harbour gibi yabancı sinema örneklerinden bahsedebiliriz.Tabiki yukarıda bahsettiğim gibi, bu tarz filmler için izlenilebilirlilik çok önemli.Gerekli denge kurulamazsa eğer film çok sıkıcı olup, konusundan sapabilir.Mesela bu film adına, okuduğum yorumların çoğunda çok durağan ve sıkıcı tarzında yorumlar aldım.Sinemayı sadece gereksiz aksiyon filmlerinden ibaret sanan izleyici yorumlarından daha fazlası değil tabiki ama gerçekten değil.
Aksel Hennie'e ufak bir paragraf açmadan geçmek gerçekten haksızlık olurdu.Normal olarak kendisini ilkdefa izledim ve çok etkileyici oynamış.Ne kadar basit gibi gözüksede ağır bir film aslında ve bu rolde altından kalkılabilcek basit bir rol değil.Aksel ruh haliyle, mimikleri ve konusmasıyla filmi çok iyi taşımış ve kuvvetli bir duruş gösterdi bizlere.
2 saat boş zamanınız varsa, tarih sevip, sevmemenizi düşünmeden (ben tarihten nefret ederim) bu filmi izleyin.Hiç sıkılmadan bir solukta bitireceksiniz.Notum 10/7.5
UnjustLucifer
0 Yorum :
Yorum Gönder