9.12.2009

Neşeli Hayat [2009]

2012'ye gitmeye niyetlendim. Hay niyetlenmez olaydım. 16.15 seansına 16.00'da bilet alırım diye düşündüm. Hay düşünmez olaydım. Yer yok! Bir sonraki seans 19.00'da, oraya yakın bir mekanda 17.30 seansı var, 19.00 seansında boş yer var ancak es geçip, dışarı çıkıp diğer mekana geçtim. Kapıda ne yazıyor? "17.30 seansına boş yerimiz kalmamıştır!" İnat ettim, alacağım. Geri yürüdüm. İçeri girdim. Saat 18.00! 19.00 seansına bilet kalmamış. Ne yapsam, ne yapsam diye düşünürken "İki filmden birine girmeliyim, bugün mutlaka evime sinemaya gitmiş biri olarak dönmeliyim!" dedim. Neşeli Hayat ve 7 Kocalı Hürmüz var önümde. Neşeli Hayat'ı tercih ettim. 18.30 seansı. Sadece önden 2 sıra boş, birde tam ortanın en sağı. Tam ortanın en sağına oturdum, filmden çıktığımda boynum tutulmuştu ama buna değdi mi? Bakalım değdi mi?

Çok Güzel Hareketler Bunlar'ın fanatik izleyicisi değilimdir. Öyle arada bir bakarım. Bazı skeçleri beni yerlere yatırmışken bazılarını da çok başarısız bulmuşumdur. Ama genel anlamda BKM Mutfak oyuncuları, eli yüzü düzgün, oyunculukları iyi -çok iyilerde var, vasatlar da- insanlardır. Yılmaz Erdoğan'ın, BKM Mutfak oyuncularıyla çektiği son filmi Neşeli Hayat. Yazan ve yöneten ve oynayan isim Yılmaz Erdoğan, öncelikle bir Türk Filmi'ne göre çok iyi, sıcak, samimi bir senaryo. İyi yönetilmiş ve Yılmaz Erdoğan'ın çok iyi oyunculuğuyla iyi süslenmiş film. En büyük tebriği de o hak ediyor.

Basit bir konusu var. Küçük adamın büyük hikayesi. İstanbul'un varoşlarında yaşayan Rıza Şenyurt (Yılmaz Erdoğan), birtakım hayaller, kısa yoldan zengin olma peşindedir. Karşısına fırsatlar çıkar, o da bu fırsatları değerlendirir fakat sonunda sürekli hayal kırıklığına uğrar. Hayal kırıklığına uğrayan sadece o değildir üstelik. Karısı (Büşra Pekin) ve karısının kardeşi de(Ersin Korkut) Rıza'dan birşeyler beklemektedir. Farklı beklentiler. Son olarak Rıza, İstinye Park'ta bir oyuncak mağazasının önünde Noel Baba'cılık yaparak para kazanmaya çalışır. Bu işin sonunda Rıza aynı zamanda filmin sloganı olan şunu öğrenir: "Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir!"

3 başrolden Yılmaz Erdoğan'ı geçiyorum. Mükemmel. Büşra Pekin'de gayet iyi ancak oradaki samimiyete inanmakta zorluk çekiyor insan. Yılmaz Erdoğan ile Büşra Pekin'i abi-kardeş olarak gördüğümüzden sürekli, karı-koca olduklarına inanmakta zorluk çekiyoruz. Ersin Korkut'un rolü ise biraz zorlama olmuş gibi. Diğer BKM oyuncularına da yer verilmiş. Kimi uzun, kimi kısa, kimi tek sahnelik de olsa rol almış hepsi. Genele vurduğumuzda oyunculuklar sırıtmıyor.

Filmin hikayesi mükemmel kotarılmış. Zaten böylesine basit bir hikaye kolay kolay bozulmaz ekstra şeylerle ama hemen hemen herşey cuk oturmuş ve herşey birbiriyle uyumlu. Arka arkaya gelen sahneler akıcılığı etkilemiyor. Giriş sahnesine Beşiktaş taraftarları hayran kalacak. Film çok "bizden" diyebilirim. Günlük hayatta zaman zaman yaşadığımız, zaman zaman gördüğümüz olaylar oluyor. Kendimizi de Rıza'nın yerine koyarsak onun neler hissettiğini, nasıl bir çaresizlik içerisine düştüğünü, sonra nasıl hayatta küçük şeylerden mutluluk alınabileceğini öğreniyoruz. Bu da yine Yılmaz Erdoğan'ın oyunculuktaki başarısına geliyor.

Ben bu filmi biraz da Funny People'a benzettim. Orada mesela dışarıdan bakıldığında çok komik gelen stand-up'çıların aslında o kadar komik olmayan, hatta çok hüzünlü olan hayatı anlatılıyordu. Bu filme de dışarıdan baktığımızda, mesela biz İstinye Park'ta o oyuncakçının önünden geçerken Noel Baba görsek ne yaparız? Muhtemelen alay ederiz ya da görmezden geliriz. Onun amacı nedir, insanları güldürmek, çocukları eğlenmek. Halbuse onun dünyası bizim ona baktığımız kadar komik değildir ve asıl amacı güldürmek değil para kazanmaktır. Zira insanları güldürmekle zerre ilgilenmiyodur ki filmin bir sahnesinde bunu açıkça gözümüze sokuyor Yılmaz Erdoğan. Funny People ile bir benzerliği de tek kişilik şov. Adam Sandler vs. Yılmaz Erdoğan. Hani orada Seth Rogen, burada Büşra Pekin falan yardımcı başrolü -o ne lan!- oynuyor ama özelinde tek kişilik şov işte, bildiğin...

Komedi filmi değil, hüzünlü bir film. Bu açıdan da Osmanlı Cumhuriyeti'ne benziyor. O filme de insanımızın bir çoğu gülme niyetiyle gitmişti. Komedi diye giderseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Hoş, benim burada bunu bahsetmemem gerekir ama bahsetmek zorundayım işte. Yılmaz Erdoğan'ın en iyi filmi diyebilirim. En derli toplu filmi. Sonu sürpriz değil, sonunda istediğimiz oluyor. Ve sürpriz olmaması da bence doğru çünkü bu basit filmin sonunun da böyle basit, seyircinin istediği gibi bitmesini istiyor insan. Boynumun tutulduğuna değdi kısacası. 8/10

Beercholic

0 Yorum :