Yapımcı, Lord of the Rings ve King Kong'un da yapımcısı olan Peter Jackson. Yönetmen, henüz ilk uzun metraj filmini çeken Güney Afrika'lı Neill Blomkamp. Başrolde Wikus van de Merwe'ü oynayan, ilk oyunculuk deneyimini yaşayan Sharlto Copley. Film, Neill Blomkamp'ın 6 dakikalık Alive in Joburg adlı kısa filminin, 30 milyon dolarlık uzun metraj yapımı. Kısa filmde sniper rolünü oynayan Sharlto bu filmde başrolü kapmış durumda. Yine hem kısa filmde, hem uzun metrafında oynayan bir isim daha var: Jason Cope.
Konuya değinelim. Yaklaşık 30 yıl önce Güney Afrika'da Johannesburg'un tam tepesinde bir uzay gemisi belirir. Bu öyle büyük bir uzay gemisidir ki dünyanın dört bir yanından çok net gözükür ama tam anlamıyla Johannesburg'un üzerindedir. Fakat gemiden, insanların beklediği üzere ne bir saldırı vardır dünyaya, ne de bir hareket. İnsanlar dayanamaz ve uzay gemisine çıkarlar. Çıktıklarında ise hiç beklemedikleri bir olayla karşılaşırlar. İçerideki uzaylılar, aç ve sefil kalmış. Neredeyse birbirlerini yiyecek duruma gelmişlerdir. İnsanlar, uzay gemisinin altında bulunan District 9 isimli kampa bu uzaylıları yerleştirirler.
Yıllar ilerledikçe uzaylıların da tıpkı insanlar gibi olduğu anlaşılmıştır. İnsanlar gibi yaşıyorlar, insanlar gibi kumar oynuyorlar, hırsızlık yapıyorlardır. Bazıları ise bilimle, teknolojiyle uğraşır. Ama artık insanları rahatsız etmeye başlamışlardır. Sokakta yürüyenler için bir tehlike haline gelince uzaylılar, insanlar dayanamaz ve onların gitmesini ister. Uzaylılar üzerindeki kontrol kısaca MNU olan Multi National United isimli bir özel şirkete verilir. Bu özel şirketin ilk amacı uzaylıların, insanların teknolojisinden çok daha ileride olan teknolojisinden faydalanmak ve silahlarını ele geçirmektir. Ancak silahlarını ele geçirdikten sonra o silahları sadece uzaylı DNA'sına sahip olanların kullanabildiklerini anlayınca planları suya düşer. Bu arada MNU'ya tam yetki verildikten sonra, MNU'da kendi içinde Wikus van de Merwe (Sharlto Copley) isimli çalışanına tam yetki verir. Her şey iyi giderken, bir anda, bir uzaylı barakası içinde, bir tüpün içindeki sıvı Van de Merwe'ün suratına sıçrar ve film çok değişik bir hale bürünür.
Bu film nereden mi kazanıyor? Farklı olmasından. Bu gözler, uzaylıların insanlara saldırdığı filmleri gördü, hem de epey bir gördü. Dünyayı tanımak için gezegeni ziyaret ettiklerini gördü. Zarar vermeden öylece durdular. Bazen ilginç işler, deneyler yaptılar. Bazıları da dost canlısıydı. Ama hiç bir zaman insanlar tarafından ezildikleri, dışlandıkları, mağdur duruma düştükleri görülmemişti. Hiç bir zaman insanlar, uzaylılara üstün gelmemişti. Üstün gelmek bile zayıf kalıyor, dediklerini yaptıramamışlardı. İşte bu film genel anlamda klişe değil ve bu yüzden çok değişik, çok başarılı. Bizlere bir kez daha insan denen varlığın özünde ne kadar bencil, pis, ırkçı, faşist bir varlık olduğunu gözler önüne seriyor. Bizi bir kere daha izlerken utandırıyor, zaman zaman insanı uzaylı gibi hissettiriyor.
Filmin başında son dönemde ortaya çıkan Cloverfield ve Paranormal Activity gibi filmlerden gördüğümüz el kamerası ve belgesel/haber tadında kameralarla gerçekçilik tavan yapmış. Hatta biraz da abartılmış bu, çünkü film mi izliyorum, belgesel mi belli değil diye düşünüyor insan. Bir süre sonra ise film moduna bürünüyoruz kameraların düzelmesi sayesinde. Bu doz gerçekten iyi ayarlanmış ve ne çok gerçek diye film olduğunu unutuyoruz, ne de bunun tamamen film olduğunu, soyut olduğunu düşünüp gerçekten içine giremiyoruz. Biraz Sharlto Copley'i anlatacağım bu satırlar hafif spoiler içerebilir, aman diyeyim. Filmin başında Wikus bizlere konuşurken onun ezik bir karakter olduğunu düşünüyoruz. Daha sonra MNU'nun operasyonunda baş görevli olarak atandıktan sonra herkes MNU'nun sahibi, Wikus'un karısının babası olduğu için torpille bu göreve atandığını düşünüyor ve buradan Wikus'un tekrar bu görev için uygun bir adam olmadığını anlıyoruz. Wikus gerçekten de güçlü bir adam değil, hem vücut itibariyle, hem de kafa yapısıyla. Barınaklarda uzaylılara eziyet ederken bile bilerek yapmıyor bunu, cahilliğinden yapıyor. Anlayacağınız, filmin ilk kısmında izlediklerimize göre büyük bir loser diyoruz Wikus'a. Ancak Wikus öyle bir değişim gösteriyor ki, film değişiyor adeta. Yine en kritik yerde filmin ilk kısmındaki Wikus'a dönüyor bir kaç saniyeliğine ama sonra tekrar karar değiştiriyor ve korkulan başına gelmiyor seyircinin. İşte bu yüzden film klişe değil ve işte bu yüzden Sharlto Copley ilk oyunculuk deneyiminde sınıfı geçiyor.
District 9 ile ilgili bir bilgi vermek istiyorum şimdi. Zamanında bu bölgeler gerçekten kullanılıyormuş Güney Afrika'da. Yani bu District 1, District 5 falan gibi. Çoğunlukla da siyah ile beyaz ırkı birbirinden ayırmak için kullanılmış. Beyazların isteği üzerine siyahlar, beyazların arasından alınmış ve bu barakalara yerleştirilmiş. Dolayısıyla film buna da bir gönderme yapıyor. Buna bir gönderme yaptığı gibi, sürekli ayrımlara maruz kalan, ezilen Nijerya'lı zencilerin de aynı durum kendi başlarına geldiği zaman aynı şeyleri yapacaklarını gösteriyor. Uzaylılara karşı hiç de iyi bir muamele göstermiyor Nijerya'lılar. Onlara kedi maması satıyor, iyi bakmıyor, silahlarını alıyor ve onlar üzerinden para kazanıyorlar.
District 9 farklı bir sci-fi. Belki en iyi bilimkurgu değil ama en farklı, en özel bilimkurgulardan bir tanesi. Üstelik sadece 30 milyon dolarlık bir bütçeyle ve yeni bir yönetmen, yeni oyuncularla bunu başarması da yapımcı Peter Jackson'ın yüzünü güldürtmüştür. "En iyi Film" dahil olmak üzere 4 dalda Oscar'a aday oldu ama hiçbirinde heykelciği kazanamadı. Yine de arşivlerde yer alması gereken, mutlaka izlenmesi gereken bir film. 8/10
Beercholic
3 Yorum :
Ben de uzun bir şeyler yazmıştım, güzel film tavsiyedir...
http://cineshoot.blogspot.com/2009/11/9-bolgede-iyi-isler-oluyor.html
district 9'da geçen olayların öncesini anlatan yine aynı yönetmenin 2005'de çektiği kısa film alive in joburg'u bulup izlemeni tavsiye edebilirim filmi beğendiysen.
bencede güzel filmdi, sonu da ucu açık kaldı ama devam filminin çekilmesini istemem, aynı ruhu yakalayabileceklerini düşünmüyorum..
alive in joburg'u district 9'ı izledikten sonra, bu yazıyı yazmadan hemen önce izledim..
açıkçası devam filminde buradaki ruhu yakalayacaklarını ben de düşünmüyorum ama piyasadaki bir çok rezil devam filmi gibi de olacağını sanmıyorum, altından kalkacaklardır..
Yorum Gönder