10.12.2010

Memento [2000]

The Prestige, Insomnia, Inception gibi üst düzey filmlerden tanıdığımız ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın kardeşi Jonathan’ın yazdığı kısa öykü Memento Mori isimli kitaba dayanan ve kitap ile aynı adı paylaşan Memento 2000 yılında izleyicinin karşısına çıktığında sinemada o güne kadar uygulanmış tüm kural ve teknikleri altüst etti çünkü film sondan başlayıp başa doğru giderken filmin içindeki siyah beyaz sahneler ise normal film seyrinde ilerliyordu ve iki farklı film tadında izleyiciye sunuluyor ve bu iki farklı teknik aslında birbirinden hiç ayrılmadan filmi örüyordu. Yukarıda yazdıklarım filmi izlememiş olan bir insana oldukça manasız gelecektir zaten filmi izledikten birkaç gün sonrasına kadar o manasızlık devam edecektir. Çünkü az öncede belirttiğim gibi çok farklı bir teknik ile çekilmiş filme bir de karmaşık bir kurgu eklenince film izlendikten sonra dahi içinden çıkılmaz karmaşık bir hal arıyor ve filmi izleyen kişi ister istemez filmde anlatılmak istenenin daha doğrusu filmde gerçekten olan ve aslında hiç olmayan konuları bulmak için makale arayışına giriyor.

Guy Pierce’in canlandırdığı Leonard Shelby, karısına tecavüz etmeye gelen adamların saldırısına uğramış ve bu saldırıdan sonra beynine aldığı darbeler sonucunda yeni olayları hafızasında tutamayan ve karısının bu olaydan sonra öldüğüne inanıp, katillerden intikam almaya yemin etmiş ve sadece bunun için yaşayan bir adamdır. Hafıza probleminden kaynaklı yeni gelişen olayları tamamen unutan Leonard, başından geçen şeyleri sürekli yazmaktadır. Kazaya kadar olan herşeyi hatırlaması ve kazadan sonra olanları hatırlamaması izleyici için tam bir handikap oluşturmaktadır. İpuçlarını takip ederek karısını öldürenleri bulmak için çabalayan Leonard bu hastalığı yüzünden birçok insanın da oyuncağı haline gelmiştir ancak film ilerledikçe aslında olayların filmin ilk periodunda anlatıldığı gibi olmadığını anlıyoruz ve bu dakikadan sonra hem film hem filmin konusu izeyici için içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ancak filmden sonra birleşilen görüş, Leonard’ın hiç bir şey hatırlamamasından dolayı, şeker hastası olan eşini kendisinin yanlışlıkla öldürdüğü ve ona yardım etmeye çalışan polisin, karşısına sürekli birilerini çıkartıp karısının katili olarak gösterip bir şekilde Leonard’ın intikam duygusu ile hayatta kalmasını sağlamak ve kötü adamları Leonard’a öldürterek kendi işini kolaylaştırmaktır.

İmdb’nin en iyi 250 film listesinde 8.7 puanla 29. sırada her alan film, sinema öğrencilerine film teknikleri dersinde konu olarak gösterilmektedir. Muhteşem oyunculuğun yanısıra yaratttığı sıradışı karakter ile beğeni toplayan Guy Pierce birçok festivalde aday olduğu en iyi oyuncu katagorisinde ödüller almıştır. 2 tanesi oscar adaylığı olak üzere 32 adaylığı bulunan film bunun dışında da 42 tane de ödül almıştır. Sinema’nın kült filmleri arasında yer alan memento 9 milyon dolarlık mütevazi bütçesini hemen hemen 5’e katlayıp 40 milyon dolarlık bir gişe hasılatı elde etmiştir. Ancak bıraktığı etki ile kesinlikle sanat adına, izleyiciye ve sinemaya bir şey vermek adına çekildiği anlaşılan film, bu yüzden birçok olumlu eleştiri almıştır.

Filmin yapımına teknik açıdan bakacak olursak Fabula ve Sujet tekniğinin kullanıldığını görebiliriz Fabula ve Sujet tekniği yukarıda bahsettiğim geriye doğru giden sahnelerin renkli normal, kronolojik olarak ilerleyen sahnelerin ise siyah beyaz gösterilmesidir. Leonard rolü ilk olarak Brad Pitt’e teklif edilmiş, konuyu beğenmesine rağmen programlamadaki anlaşmazlık yüzünden rolü reddetmiştir daha sonra Aaron Eckhart ve Thomas Jane’de rolü reddedince yapımcılar maaliyetleri düşürmek için yetenekli ancak fazla tanınmamış olan Guy Pierce’i buluyorlar ve filme dahil ediyorlar. Natalie rolündeki Carrie- Annie Moss ise 1999 yılındaki The Matrix Trinity filmdeki performansı ile bu filmde kendine bir yer ediniyor.

0 Yorum :