Sıkıcı bir filme merhaba deyin!
2010 yılının en iyi filmleri arasında gösterilen bir filmi izlemeye başlamak heyecanlandırmıştı beni, ama film biraz ilerledikçe, izledikçe resmen hayalet görmüşçesine bakışlara dönüştü bu heyecan. Bu filmi 2010’un en iyileri arasında seçenlere buradan selam yolluyorum ve merak ederek soruyorum; hayatınız da siz hiç film izlediniz mi?
Roger Greenberg, 40 yaşına gelmiş, orta yaş krizinin eşiğinde bir New Yorkludur. Bir süre için hiçbir şey yapmamak ve yalnızca hayatını gözden geçirmek için erkek kardeşinin yanına taşınır. Los Angeles’te yaşamaya başlayan Roger eski dostlarını yeniden arar, grubu yeniden bir araya getirmek ister. Ama hayat herkes için değişmiştir. Kadınlarla ilişkilerinde de aradığını bulamayan Roger'ın tek dayanağı kardeşinin asistanı olan Florence'tır.
Çok yavaş ilerleyen bir film başlangıcından sonra, bu hal ve durumun filmin tamamına hakim olacağını idrak ediyorsunuz. Yavaş ilerleyen filmleri sevmeyenler zaten filmin başında kaldılar, daha ileriye gidemezler. Daha sonra bir süre akıl hastanesinde kalmış Greenberg çıkıyor ve kardeşinin 6 haftalık Vietnam tatilini fırsat bilerek onun evine yerleşiyor. Hikâyemiz buradan sonra başlıyor, ama aslında hikâyenin ne olduğunu tam olarak anlamlandıramadım. Elbette konu akıl hastanesinden yeni çıkan birinin yaşadığı zorlukları ya da dışarıdaki hayata alışma sürecinden bahsediyor olsa bile bunu ya tam olarak yansıtamamışlar ya da ben tam olarak anlayamadım.
Komedi yönünü seyirciye yansıtmaya çalışsalar yok diyeceğim, dram öğesini işlemiş olsalar ama ne yazık ki ortada böyle bir veri de yok. Kısacası ne yapmak istediklerini aslında onlarında bilmediği bir keşmekeş var ortada. Daha fazla söylenecek bir şey yok film hakkında.
Yanlış hatırlamıyorsam Adam Sandler, Jim Carry gibi oyuncuların bu tarz dram denemeleri olmuştu zamanında. Ne yazık ki yukarıda saydığım adamlar artık o kadar fazla komedi filminde oynadı ki bunları herhangi bir dram filmine koymak olmuyor, insan bir türlü kabul edemiyor ne yazık ki. Her şeyin yanında Ben Stiller kariyeri boyunca gereksiz komedi filmlerinde oynamış, sıradan bir oyuncudan daha fazlası değil. Bu filmde o kadar yapmacık ve işlevsiz duruyor ki. Sanki bir oyuncunun bacaklarını kesip de ona futbol oynatmaya çalışıyormuş tarzında bir izlenim ediniyorsunuz. Hem kendisine yazık etmiş böyle bir deneme içinde hem de filme yazık etmiş diyebiliriz.
Sonuç olarak ortaya ilerlemeyen bir film, ortada olmayan bir konu çıkmış. Ben bir saat kırk dakika boyunca ne izledim en ufak bir fikrim bile yok ama bu filmi beğenenlerin olduğuna göre elbette kaçırdığım bir nokta var diyerek kendimi telkin ediyorum.
0 Yorum :
Yorum Gönder