3.02.2011

Tabutta Rövaşata [1996]

Bu filmi kim izlemek ister?

Uzun zamandır yabancı film izlemekten sıkıldığımdan, biraz Türk sinemasına dönmek istedim. Rumelihisarı’ndan eşsiz İstanbul manzarası görüyoruz. Hele paran varsa, karnını tıka basa doyurabiliyorsan, şiş kebap da çok güzel. Şakır şakır yağmur yağarken, hava buz kesmişken, o an dışarıda olsan bile başını sokacağın sıcacık bir evin varsa, yağmur güzel, kar güzel, kuru soğuk güzel.

Konu olarak;

Tabutta Rövaşata, Rumelihisarı civarında yaşayan evsiz Mahsun'un gerçek ve ibret verici hikâyesini anlatıyor. Mahsun, soğuk gecelerde ısınmak için araba çalıp sabaha kadar gezdikten sonra çaldığı arabaları yıkayıp temizleyerek eski yerlerine bırakmaktadır. Bu tür riskli bir ısınma metodunun faturasını sürekli olarak karakola alınıp dayak yiyerek ödemektedir. Eroinman bir kıza duyduğu platonik aşk onun giderek karanlık bir hal alan yaşamını çok kötü yönde etkileyecektir.

Film pek çok açıdan değişik bir yapıt, herkesin hoşuna gitmeyecek bir yapım. Senaryo hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Senaryonun %100 gerçek olduğunu şu şekilde anlatayım. Şu andaki kız arkadaşımın babası, film çekildiği zamanlarda o yörede komiser olarak görev yapıyormuş. Hatta hikâyede bahsedildiği üzere, zamanında bu adamı, [hatta gerçek adı ‘’Âdem’’] içeriye alıp gerçekten falakaya yatırıyorlarmış. Arkadaşım bu film çekildikten sonra dedesine söylediğinde ise ‘’ Adamı durduramıyorduk ki, arabaları çalıp aynı yere park ediyor, doğal olarak sahipleri şikâyet edince bizde içeri edip akıllandırmaya çalışıyorduk’’ şeklinde bir tepki almış. Biz komiser olarak meşhur olamadık, adam sokakta yaşayarak meşhur oldu şeklinde söylemlerine devam etmiş.

Biraz hikâyeden bahsettikten sonra sinemaya tekrar dönelim. Türk sinemasının 90’lı yıllarının en iyi filmlerinden biri olarak gözüme çarptı. Bu filmi izledikten sonra düşündüm ki Türk sinemasının Derviş Zaim gibi sinemacılara ihtiyacı var. Sırf güzelim İstanbul`un güzel kış manzarası ve Ahmet Uğurlu`nun kusursuz oyunculuğu için bile izlenir. Böyle bir hikâyeyi 76 dakikaya nasıl sığdırmışlar, gerçekten çok ilginç.

Filmdeki sahne çekimleri, ışık, kurgu hepsi çok sağlamdı. Müziklerin ‘’Babazula’’ tarafından yapılmış olması bir başka ilginç tarafı. Filmde kullanılan jargonları ilk defa duyduğumu söyleyebilirim. “Askıda ekmek” olayını duymuş olanlar, “çıkma ekmek” nedir burada öğrendim. Isınmak için araba çalmak, o araba alındığı yere konulurken orasını burasını silecek kadar ince olmak. Yürek parçalıyor çaresizlikle inceliğin bir arada olması, ağlatıyor. Bu film hakkında konuşulacak çok şey var. Sürekli zengin hayatın işlendiği günümüzde, bu tarz filmi izlemek zaman zaman insanın canını acıtıyor ama aynı zamanda da farkındalık seviyesini yükseltiyor bir nebze bile olsa.

Bu filme bundan daha güzel bir isim konamazdı, bundan daha güzel müzikler kullanılamazdı.Acıtan bir başka olay ise, filmin “sarı fular”lı kadını Ayşen Aydemir’in 26 Eylül 1999 tarihinde, tam da bu film için ödül alacağı gün vefat etmiş olması. Buram buram dram kokan ve farklı bir hayatı inceleyen bu filmi sıkılmadan izlemelisiniz. Gidişatı ve konusu ile herkesin beğeneceği tarzda bir film olmadığını tekrar belirtir, iyi seyirler dilerim. Buram buram dram kokan ve farklı bir hayatı inceleyen bu filmi sıkılmadan izlemelisiniz. Gidişatı ve konusu ile herkesin beğeneceği tarzda bir film olmadığını tekrar belirtir, iyi seyirler dilerim.

0 Yorum :