Dünkü " A Serious Man" hüsranından sonra bugün gerçekten çok güzel bir film izleyebildim. Gerçekten güzel! Hazır dersler başlamadan boş vaktim olduğu için elimden geldiğince böyle çok göz önünde olmayan filmleri izlemek hoşuma gidiyor. Ve inanın bu sefer acayip bir film yakaladım.
Günümüz dünyasını düşünün... Eşyalar, kıyafetler, teknoloji, yani neredeyse herşey aynı ama çok çok önemli bir farkla. Bu dünyada yalan icat edilmemiş, bahsettiğim şey sadece dürüst insanlardan oluşan bir dünyadan daha öte, yalan kavramı "lugat"ta bile yok, %0 yalan. Tahminim buradan sonra yoruma devam etmesem bile, birçoğunuz filmi izlemeye kalkacak; haklısınız çok orjinal bir fikir. Ama durun ve filmin sadece fikirden dolayı güzel olmadığını görün.
Mark Bellison (Ricky Gervais), "kaybedenler" dediğimiz sınıftan olan bir film senaristi. Bu hem fiziksel açıdan hemde hayatı bakımından geçerli. Kısa, şişman, ezik bir eleman Mark. Yalnız yaşayan, işten kovulmak üzere olan ve hayattan hiçbir beklentisi kalmamış bir adam. İşler yine Mark için ters gittiği sırada, o, bugüne kadar o dünyada kimsenin bulamadığı, düşünemediği birşeyi icat ediyor, yalan söylemek.... Yalan söylememeyi bırakın, yalanın varlığından bile haberi olmayan bir dünyada, onu sizin keşfettiğinizi düşünün. İşler güzel ilerlemeye başlar değilmi. Tam olarak canlandıramamış olabilirsiniz o yüzden şöyle söyleyeyim, ağzınızdan çıkan her türlü düşünce, tez, iddiayı karşı taraf kayıtsız, şartsız doğru kabul ediyor, hemde hepsini. Hoşunuza gitmeye başladı değil mi? Dünyanın en güzel/yakışıklı insanına (Adriana Lima, Gerard Butler, Megan fox vs. hiç farketmez) bir şekilde ulaştınız ve dedinizki benimle evlenmezsen eğer öleceksin, yalanın olmadığı dünyada onunla 2 hafta sonra balayında olmanız kaçınılmaz:) Güzel değilmi?
Şimdi magazinel düşünceleri bir kenara bırakalım ve yazarlarımızın (Ricky Gervais, Matthew Robinson) asıl ulaştıkları noktaya bakalım. Mark, yalanı icat ettikten sonra, annesinin ölmek üzere olduğunu görünce ve onun sonsuz bir hiçe doğru yolaldığı düşüncesiyle üzüldüğünün farkına varınca, ölmeden önce ona, çok güzel bir yere, sevdikleriyle bir malikhaneye gittiğini, burada sonsuza dek çok mutlu olacağını söyler. Bu yalanı duyan oradaki doktorlarda tabikide şoka girer ve bu haber bir şekilde yayılır, bütün dünya, Mark'ın yaşamdan sonrasını bildiğini konuşur. Tabiki de Mark'ın etrafı dünya basınıyla sarılır ve Mark'ta yalanının arkasında durması gerektiğini düşünerek, 10 maddelik bir yazı hazırlar ve bunun kendisine "gökteki adam" tarafından iletildiğini söyler. 10 emir? çokta farklı değil ama filmin üzerinde durduğu nokta kesinlikle sadece musevilik değil, din inancı. Bu dünyada ne yalan vardır ne de din olgusu(tesadüf?).
Sonuç olarak Mark bir nevi peygamber durumuna gelir ve işte film Mark'ın bu andan sonra yaşadıkları, yalanı icat etmeden önce tanıştığı Anna (jennifer Garner) ile olan yakınlaşması ve tabiki yalansız bir dünya üzerinde yoğunlaşır.
Film duygusal bir komedi ve her noktasıyla dikkat çekici. Yalan olmadığına göre, insanlar sadece mantıkları ile kurdukları çıplak düşünceleri doğrudan, tereddüt etmen söylüyorlar ve bu da çok güzel bir film oluşturuyor. Ricky Gervais'in hem yazıp yönettiği, hemde başrolü Jennifer Garner'la paylaştığı bu sinema şaheserini kesinlikle kaçırmayın. Son yarım saatin biraz yavaş ilerlemesi dışında gerçekten fazlasıyla başarılı, dolu bir film. Puanım 7,8...
-----------------------Filmi İzlemediyseniz Bundan Sonrasını Okumayın---------------------
"Pepsi, when they don't have coke" kısmına bittim resmen. Huzurevi için, "A Sad Place for Hopeless Old People", kilise içinde, "A quiet place, to think about the man in the sky" çok bombaydı. Ayrıca Mark'a verilen Jesus havasıda yazar arkadaşların cesaretinin son noktasıydı benim gözümde. Garson gelip, başaşçının ikramı diye tatlı veriyor ve bu safer güzel yapamamış diyor, Mark bunun üzerine güzel deyince, "stupid"i yapıştırıyor garson.
Bankaya tekrar gidip biraz daha fazla para almasında sakınca yoktu bence. Mark'ı bu kadarda melek göstermek, daha sonra mesih olmasından kaynaklanıyor herhalde...
Evet filmi cidden çok beğendim ama son kısımları doldurmaktada bayağı zorlanmışlar. Jennifer'ın düğün muhabbetleri falan çok yavaş ilerledi. Açıkçası bu kısımlarıda daha akıcı yapabilselerdi ,bu filme 8'den az not veremezdim..
Mahmut
0 Yorum :
Yorum Gönder