Pazartesi kuşağında cnbc-e'nin resmi internet sitesi, resmi dergisi falan Dick Tracy'yi gösterirken, gazetelerdeki yayın akışı sayfalarında o akşam "Mystery, Alaska" filminin olacağı yazılıydı ilginç bir şekilde. Her iki film de izlenir diyerek ekran başına geçtim sabaha karşı 02.30 gibi. Karşıma "Dick Tracy" çıktı. 1931 yılında Chester Gould'un yarattığı bir çizgi roman karakteri Dick Tracy. 1977 yılına kadar çizgi romanlarda yaşamış. Arada 1945'te William Berke'in çektiği, Morgan Conway'in canlandırdığı filmde de oynamış. Köşeli çeneli, sarı şapkalı, sarı paltolu, kötülerle savaşan, duygusal bir dedektif Dick Tracy. 1990 yılında Warren Beatty ile yeniden can bulmuş. Beatty hem Dick Tracy'yi oynayan, hem de filmi çeken isim.
1930'lu yılların Chicago'sunun en azılı kötü adamı Big Boy Caprice'tir (Al Pacino). Big Boy, bir gece Lips Manlis'in (Paul Sorvino) mekanını basar, onu kaçırır ve öldürür, mekanı ve Lips'in kızı Breathless Mahoney'i (Madonna) kendi malvarlığı üzerine bağlar. Big Boy, Chicago'daki bütün kötü adamları bir toplantıda bir araya getirir ve planının şehri ele geçirmek olduğunu söyler. Bu toplantı Dick Tracy'nin (Warren Beatty) dikkatini çeker ve Dick Tracy ile Big Boy Caprice arasında bir savaş başlar. Bu savaş esnasında Dick Tracy'nin karşısına eşitli kötü adamlar ve Mumbles (Dustin Hoffman) çıkacaktır. Breathless Mahoney, çekiciliğini kullanarak onu karanlık tarafa çekmek istese de, delikanlı kahramanımız buna pek yanaşmaz. Aynı zamanda Dick, sevgilisi Tess Truehart (Glenne Headly) ve Breathless Mahoney arasında bir seçim yapmak zorundadır. Bütün bu macera içinde Dick'in en büyük yardımcıları da telsizli saati ve Kid (Charlie Korsmo) olacaktır.
Daha çok bir aksiyon, bir suç filmi. Polisiye tarzında da diyebiliriz. Ancak modern polisiyeler arasında büyük bir farkı var 1990 yapımı bu filmin. Çok renkli ve eğlenceli bir suç filmi bu. Bir çizgi roman uyarlaması olduğu için rengarenk, masalsı bir dünyası var. Mesela şehri tepeden gösteren sahnelerde çizim tekniği kullanılmış. Kamera zoom yaptıkça şehrin içine doğru, çizgiler siliniyor, gerçek ortaya çıkıyor. Çok farklı bir hava katmış filme bu olay. Filmin kendi içindeki renk uyumu da müthiş. Çoğunlukla karanlıkta geçiyor film ancak zifiri karanlık değil, renkli bir karanlık bu. Kötü adamların makyajlarına gelelim. Açıkçası bana pek başarılı gelmedi ancak daha sonra okuduğumda dönemin "En iyi makyaj" Oscar'ını almış olduğunu öğrendim. 2 Oscar daha var yanında, "En iyi müzik" dalında ve "En iyi sanat yönetimi" dalında. Müziklere laf yok, Madonna'ya cuk oturmuş rolü zaten. Danny Elfman'ın elinden geçmiş müzikler. Ancak en iyi makyajda sorun var dediğim gibi. Tabii biz "The Curious Case of Benjamin Button" izlemiş bir nesiliz. Oradaki makyajlar çok yapay gelmiş olabilir. Ya da kötü adamların makyajının yapay gözükmesi gerekiyor olabilir, bilemiyorum. Filmde yeterince eğlenceli bir hava varken, bu makyajlar daha da çocuksu bir hava katmış. Bence biraz daha sert olabilirlerdi.
Warren Beatty maalesef yüz hatları itibariyle anlık duyguları yansıtamıyor bizlere. Yani gerçekten adamın mutlu mu, üzgün mü olduğunu anlayamıyoruz sert yüzünden dolayı. Biraz yapay kalmış diyebilirim. Madonna, sinema dünyasında tutunamadı ama sanırım zirvesi bu filmdir çünkü ona cuk oturan bir rolü var üstte de dediğim gibi. Bir gece kulübünde assolist olarak görev yapıyor ve filmin büyük bir kısmında görevi şarkı söylemek. Geri kalanında da Dick'i kışkırtmaya çalışıyor. 1990 Madonna'sı inanılmaz seksi, inanılmaz çekici. Ben çoğu kadını izlerken bu kadar tahrik olduğumu hatırlamıyorum açıkçası. Şarkılarında da çok başarılı zaten ve filme biraz da müzikal havası katmış. Neredeyse her sahne, Madonna'nın fonda söylediği bir şarkı eşliğinde izleniyor. Öte yandan Mumbles'ı oynayan Dustin Hoffman ve Big Boy Caprice rolünü Jack Nicholson ve Robert De Niro'nun reddetmesiyle kapan Al Pacino döktürmüş. Özellikle kötülerin kötüsü Big Boy Caprice'in hafif alaycı ve aralara zamanın liderlerinden alıntıladığı sözler sıkıştıran rolünü harika oynamış üstad. Puanım dokuz...
Gerçekten izlenmesi gereken, değişik ve orijinal bir film. O zamanın Sin City'si yakıştırmaları geliyor sonradan izleyenlerden. Yer yer aksiyon, yer yer polisiye, yer yer de müzikal. Eğlence ile ciddiyeti iyi harmanlayabilmiş renkli bir film. Sonuyla da hafif de olsa şaşırtıyor. Al Pacino'nun Big Boy Caprice'ine ve zamanın seksi Madonna'sına hayran kalacaksınız. 7/10
1 Yorum :
yazıyla ilgili şöyle bir şey buldum: http://cadde.milliyet.com.tr/2010/07/08/YazarDetay/1260038/BiR_FiLM_VE_RTUK
Yorum Gönder