Nereden çıktı bu yazı? Elbette otururken hayal edip, daha sonra biraz bir şeyler yazım diye değil, Kaybedenler Kulübünü izledim. Evet, o hani her sahnesi erotik olan, gençlerimizi içkiye ve sigaraya yönelten çarpık yapılı film var ya o işte…
Bırakın filmi falan, bazıları onlarca bazıları yüzlerce ben ise binli rakamlar kadar film izliyorum her sene. Hepimiz hayatımızın belli alanlarında mutlaka film izlemişizdir değil mi? Sinemalara önce büyüklerimizin elimizden tutmasıyla, daha sonra kız arkadaşımızla ve arkadaşlarımız giderek filmler izledik. Kimilerimiz sinemayı bir kültür öğesi olarak kabul ederken, kimileri sevgilisiyle yiyişmek için en nezih ortam olarak kabul etti. Ama daha sonralarında teknoloji sayesinde artık o filmleri bedavaya izleme şansımız oldu ve rahatladık. Şimdi neden bu kadar gereksiz bir giriş yaptım değil mi?
Biraz hafızamı yoklamama izin verin. Cinsel içerikten bahsediyoruz değil mi? Peki, o zaman artık sokaktaki amcamın bile diline dolanan ‘’Hollywood’’ yapımları çok mu ahlaklı ki cinsel içerikten bu kadar bahsedip rahatsız oluyoruz? Kendinize bir yol olarak gördüğünüz, bakmadan asla film izlemediğiniz IMDB’nin top 250 listesinde bulunan kaç filmde ‘’cinsel’’ içerik yok, hiç düşündünüz mü?
Ailecek yapılan ‘’film’’ aktivitelerin kutsal olduğuna sizi kim inandırdı? Böyle bir inanışa sahip misiniz cidden? Ailecek açık film izlenmeyeceğini; porno’dan bahsetmiyorum elbette; size kim gösterdi, kim böyle olması gerektiğini söyledi? Elbette bizler biraz daha kapalı, biraz daha geleneksel bir tutum sergiliyoruz, kendini tatmin etme eğiliminin literatürdeki ismini söylemekten bile utanan bir toplum olarak… Etrafta yayınlanan filmlerin çoğunun altındaki yorumları okuyorum ve cidden nasıl bir çıkmazda olduğumuza şahit oluyorum. ‘’Aileyle birlikte izlenmez’’ nasıl bir kavramdır cidden çok merak ediyorum. Aileyle izlenmesi gereken filmlerin listesi, kuralları her kimdeyse, kesin olarak daha ortaya çıkartmamış demektir ki bu kadar zor durumlara sokuyoruz kendimizi. Hayatımızın belirli alanlarında kendimizi sokmak zorunda olduğumuz kalıplardan birini de filmleri izlerken yaşıyoruz. Yazık.
Elbette ki hayatımızın farklı alanlarında cinsellik içeren dizilere ya da filmlere tepkimizi koyma durumunda hissediyoruz kendimizi çünkü gereğinden fazla kapalıyız bu tür olaylara. Şöyle biraz daha geniş açıdan bakmak istiyorum. Aşırı klasik bir örnek olacak ama Fatmagül’ün Suçu’nu izleyenlere sesleniyorum, siz orada tecavüze uğramış bir kadının hayatını izliyorsunuz. Yayınlandığı zaman, günün en iyisi olarak ekranlarda boy gösteren Muhteşem Yüzyıl dizisini herhalde sadece +21 yaşındaki izleyicilerin ya da +30 izleyicilerin izlenme oranlarını alarak yansıttıklarını düşünmüyorsunuz değil mi? Bu bahsettiğim diziler ‘’prime time’’ olarak nitelendirilen saatlerde yayınlanıyor ve ailecek izlenmiyor mu? Haydi, Muhteşem Yüzyıl başladı, kapatalım diyen var mı cidden?
Asıl konu bir filmde cinselliğin olup olmamasından daha fazla sizin neyi gördüğünüzdür, daha doğrusu neyi görmek istediğinizdir. Filmlerde ya da dizilerde açık olarak nitelendirilen sahnelere takılıyorsanız elbette bir şey söyleyemem, kişisel düşüncedir beğenidir ama bunda biraz tutarlılık göstermek gerekiyor. Şöyle bir toparlama yapalım. Hayatınca C.Alba’nın filmlerini, onun iyi oyuncu olduğunu, sinema tarihine geçecek dört-beş performansı olduğu için izleyen kaç tane Türk seyirci vardır? İsim A ya da B fark etmez, örnekleri ben burada durmadan çoğaltabilirim ama soruya cevap ne yazık ki bulamadım henüz. Ya da herhangi bir kadın oyuncunun çıplak sahnesinin olduğu filmi, kaç kişi adı için, kaç kişi işlediği konu için izledi? Yapmayın, siz filmlere bakarak sadece cinsellik görüyorsanız sizin sorununuz elbet. Bilinçaltınıza ayıp diye attığınız cinsellikten kaynaklanıyor, başka bir şey değil…
Sinemayı her seferinde ilerlere taşımak, farklılaştırmak gerektiğinden bahsediyoruz. Farklı konular sadece cinsellik öğeleriyle bağdaştırmak yanlış olur elbette ve açıkça bende belirtmek isterim ki, güzel ya da sağlam denebilecek filmlerin cinselliği ön plana koyarak var olmasına tamamen karşıyım. Bu benim kapalı bir izleyici ya da cinselliğe karşı olduğumu değil, aksine sinemayı destekleyen bir seyirci olduğumu gösterir diye düşünüyorum. Lakin bu yazıyı yazmamda bana esin kaynağı olan ‘Kaybedenler Kulübü’’ filminde de bundan daha fazlası yoktu. Filmde asla cinselliği bir öğe, bir kaçış noktası olarak kullanmamalarına rağmen çok çok ağır eleştiriye maruz kaldığının farkına vardım.
Bu kadar ufak denilebilecek ayrıntılara takılarak, yok efendim çocukların izlemesi sakıncalı, yanlış şeyler öğreniyorlar ve yanlış yönlendiriyorlar diyene kadar, sinemasal açıdan hiçbir değer taşımayan ve sadece halkı güldürmek için yapılan, sinemaya katkısı minimum düzeyde olan filmler üzerine biraz daha fazla konuşmak gerekmez mi sizce? Alın size farklılaşma, alın size çeşitlilik. Teşekkür ediyorum ki, İngilizce dilinde ‘’fuck’’ sözcüğünden daha ileri düzeyde, daha anlamlı küfürler ne yazık ki yok. Ama zengin Türkçemiz sayesinde, filmlerde kullanılan bu sözcüklerin bu kadar batması ise diğer bir nokta. Altyazılarda her filmde ‘’fuck’’ kelimesinin Türkçe anlamını defalarca okurken sorunmuş gibi gözükmüyor ama iş Türkçe olarak söylenmesine gelince aşırıya mı kaçınılmış oluyor? Çok merak ediyorum, filmlere bu açıdan bakabilenler, gerçek hayatta ne kadar temiz, duru ve yalın bir Türkçe konuşuyorlar. Hepsi edebiyatçı değil mi?
Kimseyi zorla yeniliklere açamazsınız ya da bu şekilde davranmasını sağlayamazsınız bunun bilincinde olarak söylemek isterim ki, bazı durumlar vardır ki olayı bir bütün olarak ele almak gerekir ve bunu yaparken de tutarlı olmak gerekir. Yabancı ya da yerli olarak ayır edip, onların ki tamam, ama Türkiye’de böyle bir şey olamaz, ben kabul etmiyorum dememeliyiz. Buradan toplumsal mesaj vererek ‘’ yeniliklere açık olun’’ gibi bir kalıptan asla bahsetmiyorum ama en azından yapılan esere saygı göstermek gerektiğini düşünüyorum. Beğenmemiş olabilir, hatta hiç bir şey anlamamış bile olabilirsiniz, ama saygı göstermesini bilmemiz gerekiyor.
Allah sizi standartlıktan ayırmasın inşallah!