The Boat That Rocked, 1960'lı yıllarda BBC'nin pop ve rock müziği çok sınırlı yayınlamasıyla ilgili olan sansür ve sansüre karşı 24 saat İngiltere açıklarında bir gemiden pop-rock müziği yayını yapan Pirate Radio'nun hikayesini anlatıyor. Pirate Radio açık denizde gemide yayın yaparak yasal boşluktan faydalanıyor ve fakat bu durum hükümetin hiç hoşuna gitmiyor. Filmde biz bu hükümet -Pirate Radio güreşini izlerken bi yandan da o dönem İngiltere'sini izleme ve o dönem müziklerini dinleme şansına sahip oluyoruz, ki ala bir durum. Açıkcası Pirate Radio'da gerçekten o tipler çalıştı mı bilemiyorum ama filmde izlediğimiz radyo çalışanlarının hepsi birbirinden marjinal. O yüzden izlerken bi yandan müzik dinliyoruz bi yandan absürd karakterleri izliyoruz.
Film birçok açıdan çok izlenesi bir film. Hem müzikleri çok güzel hem karakterler çok orijinal, filmin renkleri ,dokusu her bi şeyi şahane. Üstelik çok kalabalık da bir kadrosu var. Bill Nighy, Philip Seymour Huffman gibi ünlü oyuncuların yanı sıra IT Crowd'dan Roy (Chris O'Dowd) ve Jen (Katherine Parkinson) da rol almakta. Bittabi bir dolu da ingiliz oyuncu abiler var. Yönetmen koltuğunda da Nothing Hill, Bridget Jones's Diary I-II ve Love Actually gibi romantik komedilerinden bildiğimiz Richar Curtis var. Açıkcası film konu olarak o kadar değişik ki, acayip bi yönetmen müdahalesine ihtiyacı yok, a açıdan bi yönetmen filminden ziyade iyi bi dönem filmi olmuş.
Film birçok açıdan çok izlenesi bir film. Hem müzikleri çok güzel hem karakterler çok orijinal, filmin renkleri ,dokusu her bi şeyi şahane. Üstelik çok kalabalık da bir kadrosu var. Bill Nighy, Philip Seymour Huffman gibi ünlü oyuncuların yanı sıra IT Crowd'dan Roy (Chris O'Dowd) ve Jen (Katherine Parkinson) da rol almakta. Bittabi bir dolu da ingiliz oyuncu abiler var. Yönetmen koltuğunda da Nothing Hill, Bridget Jones's Diary I-II ve Love Actually gibi romantik komedilerinden bildiğimiz Richar Curtis var. Açıkcası film konu olarak o kadar değişik ki, acayip bi yönetmen müdahalesine ihtiyacı yok, a açıdan bi yönetmen filminden ziyade iyi bi dönem filmi olmuş.
Hem o dönem İngiltere’sini görmek hem de aslında bi anlamda kafamızdaki Batı’ya dair var olan genel yargıları sorgulamamızı sağlayan bi film. Zira üçüncü dünya ülkesi gençleri olarak Avrupa olsun Amerika olsun komple sansürden bağımsız, süper özgürlükçü gibi görünür bize. Oysaki çicek çocuklar döneminde neler neler yapılmış. Bu film sadece müzikle ilgili olan sansürü hem de oldukça eğlenceli bir şekilde anlatıyo, ama aslında Batı’daki ülkelerin yönetiminde bulunan kişilerin müzik dahil birçok şeyi nasıl tehlike olarak gördüklerini ve kendilerinin istemediği rejime karşı tehdit olarak gördükleri bu tür sanatsal eylemleri ve bunun dışındaki her türlü olayı bastırmaya, yok etmeye meyilli olduklarını filmin altyazısı olarak izlettiriyor.
Genelde takım oyunlarında birçok işi birden yapan oyuncular için komple oyuncu diye bir tabir kullanılır. Bu film de kadrosu, konusu, müzikleri renkleri ve dokusu ile komple bi film. Bence o dönemi izlemek için çok elverişli.
Film müzikleri sayesinde bir de bi konuda da yardımcı oluyo, şöyleki o dönem müziklerini merak eden ama bi yandan kimi neyi dinleyeceğini bilmeyen gençlere yayınladıkları soundtrack ile çok güzel bir seçki sunuyolar. Soundtrack oldukça kalabalık. Toplam iki cd’den oluşuyo toplam 36 tane birbirinden güzel şarkı var. Hem filmi hem de soundtracki şiddetle tavsiye ederim.
Sinem
3 Yorum :
Yazı için teşekkürler. Albümü geçenlerde indirmiştim ben de. Adamlar gerçekten şahane bir film yapmış. Yazmıştım hatta bir şeyler;
http://cineshoot.blogspot.com/2009/10/korsan-radyo-clgnlg-ve-enfes-bir-film.html
Bu arada garip bir durum var filmle alakasız. Sol taraftaki Facebook grubunuzun iconuyla benim, blogu açtığımdan beri kullandığım icon aynı. Hoş bir tesadüf olmuş. :)
woow güzel bir blog yaratmışsın beğendim..Takip edilenlere eklenilmesi gereken bir blog görünümünde :)
Her zaman bekleriz. :))
Yorum Gönder