Arayı çok uzattık farkındayım. Çok değişik sorunlarla boğuştum bu süreç içerisinde. Bazen hiçbirşey yapmak istemediğiniz anlar olur ya. Heh, aynısı bana oldu ve bayağı da uzadı o an. Hemen hemen her gün internete girebiliyordum ama hiç yazasım gelmiyordu. Resmen boşa yaşıyordum gibi birşey. Öylece girip twitter'a, facebook'a falan bakıyor, anlamsızca dizi izliyordum. Boşluğa düşmüştüm işte anlayacağınız. Ancak geride kaldı. Artık bir yerden geçmişi geçmişte bırakıp, yazmaya başlamak gerek. İzleyip de yazamadığım film sayısı 10'u geçti. Hepsini buraya aktaracağım, aktarmayacağım değil. Önce yakın tarihten başlayacağım ama. Madem yazmaya yeniden başlıyoruz, önce tazeleri yazalım. Bayatlar iyice bayatlasın.
The Town'u izledim arkadaş tavsiyesiyle geçtiğimiz gün. Konusu kısaca şöyle, Boston şehrinin Charlestown adlı kasabasında Doug'un (Ben Affleck) lideri olduğu bir soyguncu çetesi vardır. Filmin Türkçe adı olan Hırsızlar Şehri, işte burası, Charlestown'dır. Doug'un çetesi, bir banka soygununda banka müdürü Claire'i (Rebecca Hall) rehin almak zorunda kalır. Bu soygundan sonra Doug, Claire'e acır hatta aşık olur. Çetenin en serseri elemanlarından Jem (Jeremy Renner), zamanında Doug için 9 yıl hapis yatmış bir adamdır. Aynı zamanda Jem'in kardeşi Krista'nın da (Blake Lively) Doug'dan çocuğu vardır. Doug bir yandan bu kötü hayatını geride bırakıp Claire'le kaçmak isterken, bir yandan da FBI Ajanı Adam'la (Jon Hamm) uğraşmak zorundadır.
Chuck Hogan'ın Prince of Thieves kitabından uyarlama bir senaryo bu. Ben Affleck'in 2. filmi. İlk filmi olan Gone Baby Gone'ı ben şahsen izlememiştim ama eleştirmenlerce beğenilen bir film olmuştu. Ben Affleck, kötü oyunculuk kariyerinden sonra yönetmenlik kariyerinde emin adımlarla ilerliyor. Çünkü The Town'da da beklentileri aşmış durumda. Yönetmenlik gerektiren bölümlerde ustaca çekilmiş sahneler izliyoruz bu filmde. Geçişler, ortama uygun müzikler, aksiyon sahneleri hepsi şahane. Heat'e bol bol gönderme var. Ayrıca memleketi Boston'u da gözümüze gözümüze sokuyor Ben Affleck. Bir Lakers'lı olarak beni pek memnun ettiğini söylemeyeceğim, eheh. Her sahnede Boston'un buz hokeyi, futbol ya da basketbol eşofmanlarından birini giymiş Ben Affleck, her sahnede Boston ismi, polis arabalarında olsun, sokaklardaki tabelalarda olsun, her sahnede kuş bakışı Charlestown derken gına gelmedi değil. Tabii Boston'u sevenler için de olumlu şeyler bunlar. Olumlu bir diğer şey de teknolojik aletler kullanmadan suç araştırması yapan FBI'lar. Bu kısım gerçekten çoğu günümüz filminin aksine iyi çekilmişti, gerçekçilik had safhadaydı. Gerçekçilik demişken, soyguncuların da yapay zekasının üst düzey olmaması olumlu bir nokta. Yani çoğu günümüz filmindeki gibi çok akıllı soyguncular ve çok akıllı FBI'ın çarpışmasını izlemiyoruz. Evet, soygun sahnelerinde kimsenin aklına gelmeyecek bir kaç durum mevcut ama bahsetmek istediğim o değil. Bahsetmek istediğim, soyguncuların sürekli bir korku halinde bulunma durumu. Yıllardır bu işi yapmış olmalarına rağmen, en basit işte bile "Ya yapamazsak?" korkusu. Bu kesinlikle doğru olan ve filme gerçekçilik konusunda önemli bir hamle.
Filmin oyuncu kadrosu çok iyi, 1 kişi dışında: Ben Affleck. Gone Baby Gone'da da kardeşini oynatmıştı Affleck. Bu sefer kendisi kamera karşısına geçmiş. Diğer filmlere nazaran kendi filminde fena oynamamış Ben ancak yine de başka birini koysa yerine daha şık olurdu. En iyi oynayan isim ise Jeremy Renner. The Hurt Locker'dan hatırlayacağız Renner'ı. Burada psikopat rolünü çok iyi oynamış. Mütevazi ve karizma FBI ajanı, Mad Men'in yıldızı Jon Hamm olmuş. Krista'yı oynayan Blake Lively de hafif sırıtmış sanki, biz onu Serena olarak tanıdık. Bu rolüne pek ısınamadık. İrlandalı mafya lideri Fergie rolünde Pete Postlethwaite ve ajan Adam'ın yardımcısı rolünde Lost'un Black Smoke'u Titus Welliver, kısa ama sağlam performanslar sergilemiş. Pete Postlethwaite'in geçtiğimiz günlerde hayatını kaybettiğini de söyleyelim, huzur içinde uyusun.
The Town, şüphesiz yılın iyi filmlerinden. Bir başyapıt değil ama iyi kurgusu, iyi çekimleri, iyi oyunculukları, bazı akılda kalıcı eğlenceli sahneleri olan, aşk, soygun ve aksiyonu iyi harmanlamış güçlü bir film. Kanımca sinemada izlenmesi gereken filmlerden. Sonu klişe bitmeseydi, süresi de biraz daha kısa olsaydı şahane olurdu. Bundan sonra Ben Affleck'i kamera önünde görmeyiz inşallah, ama kamera arkasında sık sık bulunması hepimiz açısından iyi olacaktır. 8/10
0 Yorum :
Yorum Gönder