Avusturalya’nın başkentinde, modern bir genelevde yaşanan
aşk sahneleriyle başlıyor filmimiz. Yaşadıkları hayattan son derece rahatsız
olan bir hayatkadını ve orada ayak işlerini yapan karakterimiz kaçıp gitmek
istemektedir. Farklı arayışlara yönelen karakterlerimiz, dram içinden çıkmak
için daha büyük bir dram içine girmeyi hak edecek kadar gereksiz bir şey
yaparlar, sonuçları çok da iyi olmayacaktır.
Beklentilerim biraz daha yüksekti diyebilirim filmden. Bana
ne verdi diye bakacak olursak; yukarıda da kısmi olarak dile getirmeye
çalıştığım gibi, hayatlarındaki eksik yanları bir şekilde tamamlamaya
çalışırken, ahlaki ve etik yanlarından daha fazla açık verdiği ve dramdan
çıkarken dramın içine nasıl çok güzel bir şekilde batılabileceğini gösteriyor
film.
Beğendiğim noktalar, karakter analizleri çok güzel yapılmış,
o andaki hayal kırıklığı, üzüntüler, mahcubiyet perdeye çok güzel aktarılmış
diyebilirim. Filmin senaryosu da iyi denilebilecek kadar göze çarpıyor ama
sıkıntılar iyi yanları fazlasıyla maskelemeye yetiyor ne yazık ki. Şu hikayede
olmaması gereken sahneler, ortalıktan kaybolan zaman kavramı, filmin zaman
zaman aşırı gereksiz diyaloglarla devam etmesi ve yavaş ilerlemesini seyir
zevkini düşüren noktalar diyebilirim.
Sonu için ise ayrı bir atraksiyon düşünülebildi en azından,
bu kadar ortada bırakılarak neyin hedeflendiğini ben tam olarak anlamadım.
İzlenilebilecek bir film olduğunu düşünmüyorum, çok yüksek
sabır gerektiriyor ama anlatılmak istenilen durumlar güzeldi, hakkını vermek
gerek diye düşünüyüorum
0 Yorum :
Yorum Gönder