İngiltereli olan Anna, okumak için Amerika’ya gelmiştir. Burada
kendisi gibi üniversite öğrencisi olan Jacob’a âşık olur. Aşklarını doyasıya
yaşarlarken, Anna, Amerika da yasal olarak kalacağı zamanı aşar ve vize
sıkıntısı işin içine girer. Daha sonra tekrar Amerika’ya gelmek istediğinde bu
çok büyük bir sıkıntıya yol açar ve çiftimiz için artık görüşmek çok zor bir
hal almıştır.
Çok ilginç bir filmi, uzun zamandır izlediğim en manasız, en
duygudan uzak aşk filmi diyebilirim. Diyalogların çok eksik bırakılması filmi
aşk filminden daha çok, dar mekânlarda çekilen ve insanların birbirlerini
sorgulayarak geçirdiği filmlere benzetmiş. Yaşanılan olayı, aşkı çok ‘’sığ’’ olarak
anlatmışlar, filmi izledikten sonra etrafımda okuduğum gördüğüm yorumlar ‘’
bunların yaşadıkları aşk ise, benim ki ne? ‘’ şeklindeydi. Hak vermemek de elde
değil gerçekten sadece bir vizenin bu kadar sorun olması yeteri kadar anlamsız
geldi bana da. Birbirlerini bu kadar çok seven iki insan, buluşmanın yolunu
mutlaka bulur.
Görüşmek sorun olunca da farklı insanlarla birlikte olmaya
başlıyorlar doğal olarak… Hani bizim sadakatimiz? Film konusu, birbirlerini
deli gibi seven ve buluşmak isteyen iki insandan bahsetmiyor muyduk? En azından
seyircinin hayal gücüne bırakılsa, bu sahneler gösterilmeseydi biraz daha
tercih konusu olabilirdi.
Sonu da bir o kadar havada kalmış, elimizden bu kadar geldi,
idare eden bir son yapıverelim olarak tamamlanmış. Anlatılmak istenen düşünceye
ne oldu? Hani bizim büyük aşkımız?
Beğenmedim.
Film bittikten sonra aklımda kalan tek şey, iki çok tatlı
insanın birbirlerine bakışlarıydı sanırım…
0 Yorum :
Yorum Gönder