Kocaeli'de ikamet ediyorum ve burada 3D sinema bulunmamasından şikayetçiyim epey süredir. Avatar, 18 Aralık'ta tüm dünya ile aynı zamanda ülkemizde gösterime girdi. Bazı sinemalarda 3D, bazılarında ise değil. Ancak farklı kişilerden aldığım yorumlar, okuduğum yazılar ile beraber bu filmi tam anlamıyla anlamak, sinema salonunda gerçek manada eğlenmek için 3D izlemek gerekli diye düşündüm, ki haklı çıktım. LakersTR buluşması için İstanbul'a gideceğim gün yanıma fazladan para aldım ve buluşmadan önce Kadıköy'de Avatar'ı izledim.
Yarı gerçek, yarı animasyon bir film Avatar. Bunu hepiniz biliyorsunuzdur çünkü inanılmaz derecede reklamı yapıldı bu filmin. 2100'lü yıllarda -sanıyorum 2154- askeri bir şirket, Pandora gezegeninde yaşayan ve soyu tükenmek üzere olan Na'Vi halkını tamamen ortadan kaldırıp onların yaşadığı yer olan Pandora gezegenini sahiplenmek ister. Çünkü bu gezegen hem yeraltı, hem yerüstü zenginlikleriyle bayağı bir ağız sulandırıcıdır. Ancak Na'Vi halkını yok etmek kolay olmayacaktır.
Kendileriyle barışık bir şekilde yaşayan Na'Vi halkını yok edebilmenin en iyi yolu içlerine bir casus göndermektir. Bunu da Avatar programı yoluyla yaparlar. Bu program ile insanlar yarı insan, yarı Na'Vi haline getirilir. Orduda asker olarak görev yapan ve belinden aşağısını hissetmeyerek gazi olan Jake Sully (Sam Worthington) ve Dr. Grace Augustine'in (Sigourney Weaver) bedenlerinin Avatar'ı yaratılır. Böylelikle sakat olan Jake Sully'de, bir Na'Vi olarak yürüme şansı yakalar. Amacı Na'Vi halkıyla yakınlık kurup onların zayıf noktalarını öğrenmek olan Jake bir anda kendisini bir aşkın içinde bulur. Aşık olduğu kişi Neytiri (Zoe Saldana) adlı bir Na'Vi'dir fakat aslında o Neytiri özelinde Pandora gezegenine ve Na'Vi halkına aşık olmuştur. Bir anda kendini Na'vi halkına savaş açan Albay Miles (Stephen Lang) komutasındaki orduya karşı dururken bulur ve bu orduya karşı Na'Vi halkının yanında savaşır.
Öncelikle şu konuya açıklık getirmek istiyorum. Evet, filmin klişe bir senaryosu var. Evet filmde oyunculuklar zayıf ve evet klişelerden oluşuyor. Evet tamamıyle görsel efekt ile şişirilmiş bir film ve bütün bu yönleriyle 2012'yi andırıyor. Ama sinema işi biraz da budur arkadaşlar. Sinema dediğimiz şey, mükemmel senaryo ve harika oyunculuktan ibaret değildir. Sinema bir eğlencedir, bir eğlence sektörüdür her şeyden önce ve James Cameron'da bu sektöre nasıl yön vereceğini iyi bilen adamlardan. Bir de şu beklenti faktörü var. Filmle ilgili hiç bir şey bilmeden, görmeden, okumadan gitsek muhtemelen ağzımız açık çıkacaktık salondan. Ancak filmin reklamı çok iyi yapıldı, beklenti epey bir yükseldi, yine ağzı açık çıkan insanlar olmuştur ancak hayal kırıklığına uğrayan sayısı da bayağı fazladır eminim.
Ben şahsen beğendim filmi. Biraz fazla uzun gelmesinin dışında sorun yoktu bana göre. Biraz fazla gelmesi de muhtemelen sinemada bize yarım saat reklam izletmeleri. E film 3 saate yakın, yarım saatte reklam izletince ediyor sana 3 buçuk saat, arasıyla cartıyla curtuyla 4 saat içeride kalıyorsunuz. Bir günün 1/6 sı sinema salonunda geçiyor, olacak iş değil. Neyse bu konuya fazla takılmayalım. Oyunculuklara gelelim. Ya da gelmeyelim. Sam Worthington sakat rolünü iyi oynamış o kadar. Bir de çok sevdiğim Michelle Rodriguez var ki onu aktris gözüyle izleyemiyorum hiç bir zaman.
James Cameron filmde ısrarla şunu gözümüze sokmuş: Amerikan askeri canidir. Para, hırs, kişisel tatmin gibi amaçlarla bir halkı yok edebilir, bu kadar canidir. Kendisinden başka kimseye saygısı olmayan bir düzendir ve acıma duygusu yok denecek kadar azdır. Titanic, Aliens, Terminator gibi filmlerin de yönetmeni olan Cameron bu filmde bunları gözümüze sokarak bence çok cesur davranmış. Bunun dışında izlediğimiz her şey klişe, evet. Kaos ortamının içinde bir Aşk hikayesi. Yabancı bir insanın gidip yerel kahraman olması vs. vs. Ancak görsel efekt bakımından tavan yapıyor film. 2012 ile beraber görsel efekt tanımını değiştirecek yapımlar bunlar. Evet abartıldıkları kadar sinema tarihinde devrim değiller kesinlikle ama görsel efekt tarihinde devrimler gerçekten. Avatar filmi de şu ana kadar çekilmiş en yüksek bütçeli film.
Mümkünse 3D izleyin filmi, uzun olduğu için film bittiğinde gözleriniz ağrıyabilir ancak buna değecektir. İçinde bulunduğumuz dünyadan çok farklı bir gezegende resmen yaşayacaksınız film boyunca. Ve çok seveceksiniz Pandora'yı. Çok büyük beklentilerle değil de sadece eğlenmek, vakit geçirmek için gidin Avatar'a. Beğeneceksiniz, hem de çok. 8/10
Beercholic
Yarı gerçek, yarı animasyon bir film Avatar. Bunu hepiniz biliyorsunuzdur çünkü inanılmaz derecede reklamı yapıldı bu filmin. 2100'lü yıllarda -sanıyorum 2154- askeri bir şirket, Pandora gezegeninde yaşayan ve soyu tükenmek üzere olan Na'Vi halkını tamamen ortadan kaldırıp onların yaşadığı yer olan Pandora gezegenini sahiplenmek ister. Çünkü bu gezegen hem yeraltı, hem yerüstü zenginlikleriyle bayağı bir ağız sulandırıcıdır. Ancak Na'Vi halkını yok etmek kolay olmayacaktır.
Kendileriyle barışık bir şekilde yaşayan Na'Vi halkını yok edebilmenin en iyi yolu içlerine bir casus göndermektir. Bunu da Avatar programı yoluyla yaparlar. Bu program ile insanlar yarı insan, yarı Na'Vi haline getirilir. Orduda asker olarak görev yapan ve belinden aşağısını hissetmeyerek gazi olan Jake Sully (Sam Worthington) ve Dr. Grace Augustine'in (Sigourney Weaver) bedenlerinin Avatar'ı yaratılır. Böylelikle sakat olan Jake Sully'de, bir Na'Vi olarak yürüme şansı yakalar. Amacı Na'Vi halkıyla yakınlık kurup onların zayıf noktalarını öğrenmek olan Jake bir anda kendisini bir aşkın içinde bulur. Aşık olduğu kişi Neytiri (Zoe Saldana) adlı bir Na'Vi'dir fakat aslında o Neytiri özelinde Pandora gezegenine ve Na'Vi halkına aşık olmuştur. Bir anda kendini Na'vi halkına savaş açan Albay Miles (Stephen Lang) komutasındaki orduya karşı dururken bulur ve bu orduya karşı Na'Vi halkının yanında savaşır.
Öncelikle şu konuya açıklık getirmek istiyorum. Evet, filmin klişe bir senaryosu var. Evet filmde oyunculuklar zayıf ve evet klişelerden oluşuyor. Evet tamamıyle görsel efekt ile şişirilmiş bir film ve bütün bu yönleriyle 2012'yi andırıyor. Ama sinema işi biraz da budur arkadaşlar. Sinema dediğimiz şey, mükemmel senaryo ve harika oyunculuktan ibaret değildir. Sinema bir eğlencedir, bir eğlence sektörüdür her şeyden önce ve James Cameron'da bu sektöre nasıl yön vereceğini iyi bilen adamlardan. Bir de şu beklenti faktörü var. Filmle ilgili hiç bir şey bilmeden, görmeden, okumadan gitsek muhtemelen ağzımız açık çıkacaktık salondan. Ancak filmin reklamı çok iyi yapıldı, beklenti epey bir yükseldi, yine ağzı açık çıkan insanlar olmuştur ancak hayal kırıklığına uğrayan sayısı da bayağı fazladır eminim.
Ben şahsen beğendim filmi. Biraz fazla uzun gelmesinin dışında sorun yoktu bana göre. Biraz fazla gelmesi de muhtemelen sinemada bize yarım saat reklam izletmeleri. E film 3 saate yakın, yarım saatte reklam izletince ediyor sana 3 buçuk saat, arasıyla cartıyla curtuyla 4 saat içeride kalıyorsunuz. Bir günün 1/6 sı sinema salonunda geçiyor, olacak iş değil. Neyse bu konuya fazla takılmayalım. Oyunculuklara gelelim. Ya da gelmeyelim. Sam Worthington sakat rolünü iyi oynamış o kadar. Bir de çok sevdiğim Michelle Rodriguez var ki onu aktris gözüyle izleyemiyorum hiç bir zaman.
James Cameron filmde ısrarla şunu gözümüze sokmuş: Amerikan askeri canidir. Para, hırs, kişisel tatmin gibi amaçlarla bir halkı yok edebilir, bu kadar canidir. Kendisinden başka kimseye saygısı olmayan bir düzendir ve acıma duygusu yok denecek kadar azdır. Titanic, Aliens, Terminator gibi filmlerin de yönetmeni olan Cameron bu filmde bunları gözümüze sokarak bence çok cesur davranmış. Bunun dışında izlediğimiz her şey klişe, evet. Kaos ortamının içinde bir Aşk hikayesi. Yabancı bir insanın gidip yerel kahraman olması vs. vs. Ancak görsel efekt bakımından tavan yapıyor film. 2012 ile beraber görsel efekt tanımını değiştirecek yapımlar bunlar. Evet abartıldıkları kadar sinema tarihinde devrim değiller kesinlikle ama görsel efekt tarihinde devrimler gerçekten. Avatar filmi de şu ana kadar çekilmiş en yüksek bütçeli film.
Mümkünse 3D izleyin filmi, uzun olduğu için film bittiğinde gözleriniz ağrıyabilir ancak buna değecektir. İçinde bulunduğumuz dünyadan çok farklı bir gezegende resmen yaşayacaksınız film boyunca. Ve çok seveceksiniz Pandora'yı. Çok büyük beklentilerle değil de sadece eğlenmek, vakit geçirmek için gidin Avatar'a. Beğeneceksiniz, hem de çok. 8/10
Beercholic