İşler rutinleşti benim için bu aralar. Haftada bir okula gidiyorum diye evden çıkıp kendi kendime sinema günleri düzenliyorum. İşte bunlardan birinde izlediğim film de Wild Target oldu. Dünya üzerinde çok eleştirilir İngiliz komedisi. İngilizler her zaman kendi komedilerinin en iyisi olduğunu savunur. Kim savunmaz kendini? Herkes, her işi kendilerinin en iyi yaptığını savunur ama başkaları tarafından sürekli eleştirilmez, İngiliz komedisi hariç. Bütün dünyada eleştiri alır İngiliz komedisi. Seveni çoktur belki ama sevmeyeni daa çoktur. Hatta Amerika'da sürekli alay ediler İngiliz komedisiyle. Açıkçası ben de pek sevmem ama izleyecek başka film yoktu resmen. Bu aralar sinemasal açıdan durgunluk yaşamaktayız. Wild Target'ı seçmemin bir başka sebebi de tabii ki Emily Blunt'tı. Şimdiden söyleyeyim, Emily Blunt da olmasaymış filmin izlemeye değer bir yanı yokmuş vallahi.
Elimizde Victor Maynard (Bill Nighy) adında işinde bir numara olan, ama özel hayatında sıkıntılı günler geçiren, özellikle kadın bulmakta zorlanan ve 40'lı yaşlarında olmasına rağmen annesinden bu konuda azar işitebilen kiralık bir katil var. Sonra, Rose (Emily Blunt) var. O da hayatını dolandırıcılık, hırsızlık, yalancılık ve bu gibi bilimum kötü şeylerle sürdürmeye çalışan, güzel mi güzel, çekici mi çekici bir kızımız. Bir de 20'li yaşlarında, anne ve babasından ayrı yaşayan, daha çok ot çeken, sigara içen, alkol alan, başıboş, serseri ama özünde pamuk gibi bir çocuk olan Tony'miz (Rupert Grint) var. Bu üçlü bir şekilde karşılaşıyorlar, olaylar olması gerektiği gibi gitmiyor, yakınlaşıyorlar ve maceradan maceraya koşuyorlar...
Tunus doğumlu Pierre Salvadori'nin 1993'te çektiği Fransız sineması Cible Emouvante'nin yeniden çevrimi Wild Target. Baş karakter Victor Maynard'ın ismi bile değişmiyor. Renee, Rose olmuş; Antoine de Tony. 17 yıl sonra Jonathan Lynn çekiyor filmi. Zaten İngiliz komedisini sevmeyen biri olan ben, üzerine bir de suç komedisi olduğunu gördüğüm de iyice soğudum filmden. Film boyunca sadece Emily Blunt'ı dikkatli izleyebildim desem yeridir. Ne olaylar komik, ne muhabbetler. Evet bir de sizi içine çeken İngiliz aksanı biraz filme bağlayabiliyor hepsi bu. Klişe olaylar çoğunlukta, sonlara doğru bir de dram sosu katılmış ki hiç samimi değil. Elbet türü sevenler fazlasıyla hoşnut ayrılacaklardır sinemadan ama sevmeyenlere hiç hitap etmiyor film. En büyük eksisi de bu bence. Üstelik bence büyük de bir hata var filmde. Kötü karakter Ferguson'ı oynayan Rupert Everett unutulmuş filmin son yarım saatlik kesitinde. Resmen filmde önemli bir rolü var gibi gösterdiler ilk 1 saat boyunca ama son yarım saat kendisinden haber alamıyoruz, kendisinin tuttuğu bir diğer kiralık katili oynayan Martin Freeman'ı bolca görmemize rağmen.
Oyunculuklara geçerim. Bill Nighy sürüklüyor zaten filmi. Onun iç dünyasındaki çelişkiler özelinde izliyoruz filmi. Adam işinde bir numara, müthiş soğukkanlı bir kiralık katil, mükemmel bir profesyonel olduğu halde özel hayatında annesinden azar işiten, homoseksüel olduğu ile ilgili iftira atılan biri. Kendi iç dünyasında da "Neden kadınlara ilgi duyamıyorum, acaba homoseksüel miyim gerçekten, fakat erkeklere de ilgi duymuyorum ki?" sorularını soruyor kendine. Mükemmel bir oyunculuk. Emily Blunt'ı pek severim. The Devil Wears Prada'da da, The Wolfman'de de iyi bir oyunculuk çıkartmıştı, burada da gayet iyi ve inanılmaz seksi. Rupert "Ron Weasley" Grint ne kadar büyümüş öyle? Kendisini Harry Potter filmlerinden tanıyoruz, büyümesine de an an şahit olduk filmlerle beraber ama başka bir filmde oynayınca farklı geldi bana. İngiltere'nin Furkan Kızılay'ı diyorum ben ona, heh heh. Rupert Everett ve Martin Freeman'da sırıtmıyor.
Sonuç olarak İngiliz komedisi ya da suç komedisi sevenler için hoş bir film. İkisini de seviyorsanız kaçırmayın zaten ama birini bile sevmiyorsanız çok sıkılırsınız bu filmde. Ben ikisini de sevmiyorum, düşünün halimi. Allah'tan Emily Blunt vardı da filme tutunmamı sağladı. 5/10
2 Yorum :
İzleme listeme aldığım bir film. tabiki yazarla aynı fikirdeyim, Emily Blunt olduğu için izleyeeceğim.
Fakar bu yazıyı okumadan önce filmin güzel bir komedi olduğunu zannediyordum, değilmiş.
İyiki bu yazıyı okumuşum. En azından hayal kırıklığı yaşamadan Emily Blunt'a yoğunlaşırım:)
ben yine de gülmeyeceğinizin ya da beğenmeyeceğinizin garantisini vermeyeyim, izleyin görün :)
yorum için teşekkürler..
Yorum Gönder