20.03.2012

Hugo [2011]

Brain Selznick'in sihir temalı çocuk romanından uyarlanan olan film, Paris tren istasyonunun duvarları arasında yaşayan ve saatlerden sorumlu olan kimsesiz bir çocuğun, bir gün saati tamir etmeye teşebbüs etmesiyle yaşadığı gizemli macerayı konu ediyor.

Beklediğim kadar kötü çıkmadığına sevindim, lakin ilk çıktığı zamanlar ortalıkta en fazla konuşulan (sanırım) 9 dalda Oscar adaylığı bulunan bu filmi en son izleyenlerden olmanın gerekliliğini hissettim. Sakin bir başlangıç olarak seçilen; dişlilerle örtüştürülen Paris’in harika manzaralarıyla başlıyoruz. Daha sonra yavaş yavaş insanların hayatını, günlük rutinlerini ele alarak devam ediyoruz. Hugo ile tanışıyoruz ve onun gizemle dünyasıyla… Bu şekilde devam ederken muhteşem görüntüler birbirini izliyor. Film sinemalara 3D olarak geldi diye hatırlıyorum ama neresi 3D bir türlü anlayamadım, yani daha doğrusu 3D olarak yansıtılacak çok ilginç ayrıntılar bulamadım. Neredeyse her sahnede eksiksiz olarak yansıtılan ufak kar taneciklerinin de bir yerden sonra göze batıyor olması hoş değildi…

Görsel öğeler konusunda gerçekten çok üst seviye… Karakterlerin makyajından başlayarak kullanılan kıyafetlerin özenle seçildiğini ve dönemin bütün özelliklerini yansıttığını söyleyebilirim. Efektler, sahne geçişleri gerçekten çok güzeldi ve filmi izlemek için neden arıyorsanız, sadece bu özellikleri için rahatlıkla izleyebilirsiniz.

Çocuk romanından uyarlanan film, büyüklere de hitap etsin amacı güdünce, karmaşık ve seyir zevki düşük bir yapıma dönüşüyor. Hikâyeyi gerçekten hiç beğenmedim ve elle tutulur bir kısmını da yakalayamadım. Belki benimle alakalı bir sorun da olabilir ama (filmin tarzına rağmen) biraz daha inandırıcı bir şeyler olmasını beklerdim.

Merakla beklenen gizemin son derece fos çıkması ve çocuk filminden eksen kayması sonucu, sinema tarihinin belgeseli gibi işlenmeye başlanan konu, filme ismini veren Hugo karakterini ikinci plana atıyor. Hugo ve George karakteri arsında gidip gelen film, kararını George'tan yana kullanınca, filme neden Hugo adı verilmişte, Oyuncakçı George adı verilmemiş dedirtiyor. Elbette biraz önce bahsetmeye çalıştığım durum Oscar Heykelciklerine filmi biraz daha yaklaştırıyor olması bir artı olarak gözükse bile, normal şartlar altında bir karmaşadan daha ötesi değil.

Güzeldi, hoştu ama sonu tam bir felaketti. Bir şeyler üretilerek ya da çaba sarf edilerek belirli noktaya gelmiş filmin sonunun böyle olması daha da acı verici. Bir daha izler miyim, asla… Tavsiye eder miyim? Hayır…

İyi Seyirler

0 Yorum :