Birkaç yıl önce, Blood Diamond filmi sinemaya geldiğinde ailecek gitmiştik. Ailecek gittiğimiz ender sinemalardandır o film. Dolayısıyla asla unutmam. Ama ailemle gitmesem bile unutamayacağım bir film olduğunuı söyleyebilirim. Bir elmas uğruna Avrupa’lıların, Afrika’yı nasıl kullandığını, nasıl sömürdüğünü anlatır genelinde. Özeline inersek bir babanın, ailesiyle ilgili hayat bağlarını içeren bir dram izleriz. Leonardo Di Caprio, Djimon Honsou, Jennifer Connelly, üçü de mükemmel iş çıkarmıştı. Ve filmin sonunda, “Sierra-Leone’de hala 250.000 çocuk ellerinde silahlarla, bu tip örgütler için çalıştırılıyor.” Yazısı çıktığında en sonunda kendimi tutamayıp hüngür hüngür ağlamıştım.
Blood Diamond’dan 2 sene önce bizlerle buluşmuş bir film, gerçek bir hikaye Hotel Rwanda. Ancak ben onu geçen hafta cnbc-e ekranlarında izledim. Afrika’da küçük bir ülke Ruanda. 10 milyon nüfusu var. Yıl 1994. Belçika’lılar zamanında gelmiş ve kardeş kardeş yaşayan aynı ülkeye mensup insanlardan uzun ve koyu zenci olanlara hutu, melez ve diğerlerine göre kısa olanlarına ise tutsi demişler ve ülkeyi ikiye ayırmışlar. Ülkeyi tutsilere yönettiren Belçika’lılar, ayrıldıklarında ise hutulara bıraktılar. Ve yıllarca tutsiler karşısında ezilen hutular, intikam almaya başladı.
Bu kaos ortamında karısı ve çocukları da tutsi olan, hutulu bir otel müdür yardımcısı, hem de ülkenin en lüks otellerinden birisi olan otelin müdür yardımcısı Paul Rusesabagina (Don Cheadle), karısı Tatiana (Sophie Okonedo) dahil yüzlerce tutsiyi, hutuluların elinden kurtarmaya çalışıyor. Bu iç savaş ortamında, belkide Ruanda’daki en mantıklı düşünen adamın hikayesi özelinde Ruanda’da yaşananları izliyoruz, acı bir şekilde.
Filmi izlerken düşünüyorsunuz. İnsanlıktan utanıyorsunuz, kendinize bile acıyorsunuz zaman zaman. Bazen öyle utanıyorsunuz ki, filme bakacak gücü bulamıyorsunuz kendinizde. Yönetmen Terry George bunları birer birer gözümüze sokmayı becermiş. Filmin bir sahnesinde, gazeteci arkadaşın dediği gibi; “Burada gerçekleşen katliamlar, Avrupa’da akşam haberlerinde çıkıyor ve biz Avrupa’lılar izleyip üzülüyoruz. Birkaç dakika sonra da yemeğimizi yemeye devam edip, eski hayatımıza dönüyoruz” İşte bu hakikaten gurur kırıcı. Afrika’da her gün bilmem kaç tane olay yaşanması ve bizim burada olanları sadece izlememiz utandırıyor insanı.
Don Cheadle ve Sophie Okonedo mükemmel bir oyunculuk çıkarmışlar. Zaten ikiside oynadıkları oyunla Oscar’a aday oldular. Filmin müzikleri de mükemmel. Zaten ne zaman Afrika ile ilgili bir film izlesem, müzikleri hep aklımda kalır. Bu filmi izleyince de son sahnesinde çalan Wyclef Jean’in ‘Million Voices’ isimli parçasını unutamayacaksınız. O parçayı her duyduğunuzda benim gibi tüyleriniz diken diken olacak.
Filmin sonunda “Bu katliam tam 100 gün sürdü ve ölü sayısı yaklaşık 1 milyon” yazısını okuyunca gözyaşımı tutamadım. Tıpkı Blood Diamond gibi. Sonra ne mi yaptım? Hayatıma devam ettim. 10/8
Beercholic
0 Yorum :
Yorum Gönder