24.09.2010

The Rebound [2009]

Özellikle gelismekte olan ulkelerde genc erkeklerin yasli kadinlarla birlikte olmasi hos karsilanmayan bir durumdur. Diger sanat dallarinda oldugu gibi sinemanin da kulturun ve toplumsal altyapinin temelini olusturmak, degisimlere onculuk etmek gibi misyonlari vardir. Iste bu misyonlardan birine onculuk eden film genc erkek, yasli kadin askini kendine konu edinmistir.

The Rebound filminde ozgurlukler ulkesi Amerika’nin bizim hala kabul edemedigimiz genc erkek yasli kadin iliskisi masaya yatirilmis. Her ne kadar klasik romantik komedi gibi gozukse de bu turden keskin cizgilerle ayrilan bir yapim. Klasik romantik, komedi diye adlandirdigimiz filmlerde genellikle birbirine zit iki insan ve yasadiklari olaylardan sonra birbirlerine asik olmalari konu edilir. Bu tarz filmleri izlenilebilir kilan etmenler ise izleyicinin ekranda gormek istedigi kaliteli oyunculardir Cunku konu ve senaryo acisindan diger filmlerden hicbir farklari yoktur. Bu baglamda incelendiginde The Rebound icin klasik bir romantik komedi demeniz biraz zor.

Konu itibari ile 1983 dogumlu Aram (Justin Bartha, aslinda oyuncunun gercek dogum tarihi 1978) kolejden yeni mezun olmus bir yandan kahve dukkaninda part time olarak calisirken diger yandan da kendine ciddi bir is arayan son derece mutevazi, yasitlarindan cok cok ayri, daha olgun tavirlar sergileyen ve hala ailesi ile yasamak durumunda olan bir genctir, Sandy ise 40 yasina girmis, esinden yeni bosanmis 2 cocuklu bir kadindir. Cocuklarini alip baska bir yere tasinan Sandy burada Aram ile tanisir ve Aram’in cocuklara olan sevgisini kisa zamanda farkeder ve Aram’i cocuklarin bakicisi olmasi icin ikna eder. Onceleri aralarindaki yas farki birseylerin gelismesine engel olsa da Aram’in olgun tavirlari Sandy’nin dikkatini ceker ve ikili yakinlasmaya baslar ta ki Sandy hamile oldugun ogrenip doktora gidene kadar, buradan sonra aslinda hamile olmadigini farkeden Sandy’nin akli basina gelir ve Aram ile aralarinda ayrilik ruzgarlari esmeye baslar…

Yillardir beklenen en guzel duygusal komedi filmi slogani ile yola cikan The Rebound, belki de konunun cekiciligi ve oyuncularin basarili performanslari ile kendini farkli bir yere koymayi basarmistir.. Cekimleri istanbul, Paris ve Newyork’ta yapilan filmin bir Turk icin en guzel yeri suphesiz ki Aram’in dunya turu esnasinda istanbul’a ugrayip vapurda cay ictigi sahnedir. Istanbulda’ki cekimlerde unlu oyuncuya cok kisa bir sure eslik eden Saadet Isik Aksoy’da kendisini bir Hollywood filminde gostermesinin hakli gurunu yasadi.

Film uzun suredir bazi ulkelerde gosterimde olmasina ragmen Amerika, Birlesik Krallik ve Avusturalya’da gosterime henuz girmedi, yapimcilara gore bunun sebebi 2009 yilinda gosterime giren yuksek giseli filmler… Ancak filmin Dvd’si nin de piyasaya suruldugunu dusunursek gelir acisindan Amerika’nin en kotu giseni yapacak bir film olmasi kacinilmaz, tabi ki buna birde yetersiz reklam ve gosterimler eklenince hak ettiginden cok daha dusuk bir basariya imza atan bir yapim olarak izleyiciyi daha da onemlisi Zeta Jones hayranlarini hayal kirikligina ugratti.. The Rebound, seks icerikli bir film olarak lanse edilmesine ragmen az once bahsettigim tarzda bir romantik komedi olmasi filme elestirmenler tarafindan yoneltilen en ciddi elestirilerden bir tanesidir.

Toplumun yeni kabul etmeye basladigi bir olguyu kendine konu olarak secen The Rebound filmi kendi turunden sadece bu sekilde ayriliyor ve yine kaliteli bir romantik komedi filmine olan ozlemi baska baharlara birakiyor….

0 Yorum :