14.10.2010

Mirrors [2008]

Laptop'tan film izleme hikayemi biliyorsunuz. Eskiden kesinlikle izlemiyordum ama artık izleyebiliyorum ve geçenlerde 5 film birden indirip, hepsini üst üste izledim ve şimdi de üst üste yazıyorum. Bu filmlerin ilki Mirrors'tı. Devamlı takipçiler bilir, Alexandre Aja hayranıyımdır. Önce Haute Tension'da bize şizofren bir katili izletti, sonra Wes Craven'in The Hills Have Eyes'ını yeniden çevirdi. Bu aralar da yeniden çevrimlere merak salmış durumda. 2008'de de bir uzakdoğu yapımı olan Geoul sokeuro'nun yeniden çevrimi olan Mirrors adlı filmi yönetmiş. Aja, senaryonun fazla ilgi çekici olmadığını kabul etmiş ancak bir iki ufak oynama ve kaliteli oyuncular ile filmi izlenebilir kılmayı da başarmış.

Karısı Amy (Paula Patton) ile kavga edip kısa süreli ayrılık yaşayan, ve bir kaza sonucu dedektiflik işini de kaybeden ve depresyonda olan Ben Carson (Kiefer Sutherland), geçici olarak kardeşi Angela'nın (Amy Smart) yanında kalmaktadır ve yine geçici olarak bir kaç yıl önce bir yangında kül olan bir mağazada gece bekçiliği yapmaktadır. Bu mağazanın ilginç bir özelliği vardır. Mağazanın içi tamamen kül olmuştur, aynalar dışında. Aynalarla bayağı bir içli dışlı olan Ben'den önceki gece bekçisi öldürülmüştür ve neden öldürüldüğü bilinmemektir. Fazla geçmeden, Ben de bu aynalarda birşeyler olduğunu farkeder ve ailesiyle birlikte hayatta kalabilmek için ailesiyle mücadele etmeye başlar.

Korku filmleri genelde insanları güldürür derler. Piyasada o kadar çok kalitesiz korku filmi var ki, son dönemde böyle bir kanı oluştu insanların kafasında. Ben ise son dönemde bu tezi çürütecek bir sürü korku filmi izledim. Bu tezi tek başına çürütecek en baba yönetmenlerden biri Alexandre Aja. Bu filminde de gerilimin dozu mükemmel ayarlanmış, senaryo orijinal olmasa da bir hayli ilginç. Öyle ki filmin etkisinde kalıp, bir müddet sonra aynalardan korkmaya başlayabilirsiniz. Aynaların içinde birileri var ve Ben'e bir şeyler göstermeye çalışıyorlar. Üstelik sadece aynalar değil, pencere, su birikintisi, arabanon dikiz aynası, kapı kolu, dolayısıyla yansıma yapan her şeyden çıkabiliyor bu arkadaşlar ve her sahne bir sürprize dönüşüyor. Bu bakımdan da gerilimin dozaji hiç düşmüyor. Filmin sonunda aynaların neden böyle davrandıkları kısmının açıklığa kavuştuğu sahneler ise bir hayli kötü. İşte güleceğimiz kısım burası. Aja, belki de orijinal filme sadık kalmak istemiş ama filmin tüm gerçekçiliğiyle oynamış. Doğaüstü bir olay oluyor ve Ben Carson, Jack Bauer'e bağlıyor. Fakat esas son, yani ondan bir sonraki sahne ise sağlam olmuş. Haute Tension'da da çok etkili bir son izleten Aja bizlere yine farklı bir son izletmeyi başarmış.

24'ten tanıdığımız Kiefer Sutherland, çaresiz, depresif Ben Carson rolünün hakkını vermiş. 24 izleyenlerden duyduğum bir kaç yorum bu filmi dublaj izleyin zira Kiefer'ın sesini duyduğunuzda 24'e bağlayıp konsantrasyonunuzu kaybedebilirsinizdi ama ben 24 izlemediğim için pek sorun olmadı. 24'te defalarca Amerika'yı ve dünyayı kurtaran Sutherland, bu sefer de ailesini kurtarmak için uğraşıyor. Deja Vu ve Precious: Based on the Novel Push by Sapphire'den tanıdığımız Paula Patton ise idare ediyor diyebilirim en fazla. Precious'ta iyi oynamıştı, daha doğrusu o öğretmenlik rolü ona gayet yakışmıştı ama burada inandırıcılıktan yoksun gibi geldi biraz bana. Özellikle şu son çocuklarını korumaya çalıştığı sahnelerde sanki çocukların gerçek annesi gibi değildi, neden bilmiyorum öyle hissettim. Amy Smart'ın filmde neden rol aldığı hakkında hiç bir fikrim yok fakat onun aynalarla ilgili sahnesi (açarsam spoiler olur, izleyenler anlayacaktır) filmin en akılda kalıcı sahnesiydi kesinlikle. Erkek çocuğu oynayan Cameron Boyce dikkat çekerken bir sahnede Jason Flemyng'i de gördüğümüzü belirtelim.

Toparlarsak ortalama bir korku filmi diyebiliriz Mirrors için. Alexandre Aja kendisine has stili ile kendisini izletmeyi başarıyor ama sondan bir önceki dediğim doğa üstü sahneyi ona yakıştıramadım. Yine de film boyunca atmosfer, müzikler, gerilim gayet yerinde, sonu ise bir hayli ilginç. 6/10

0 Yorum :