1 saat 35 dakikada böylesine bir hikâyeyi anlatmaya çalışmak katliamların en başındadır sanırım. Onlarca hapishane filmi izlemişsinizdir eminim ki ama ben bu kadar kısa olanını ilk defa izledim. Anlatılmak istenen hikâyenin ağırlığını, dramını o kadar yüzeysel olarak anlatmışlar ki film tam anlamıyla felaket. Üzerinde durup düşünebileceğiniz birkaç sahne elbette var ama yeteri kadar değil.
Başlarda gayet normal şekilde ilerleyen filmi zaman geçtikçe kendilerince bir trajediye çevirmek istemişler ama bu gidiş trajedi değil tam anlamıyla trajikomik olaylara yol açmış. Söyleyecek ya da anlatacak gerçekten hiçbir şey bulamıyorum, içeriği o kadar zayıf ve boş ki…
Oyunculara gelince, hepsi birbirinden daha komik durumlara düşmüş. Yavuz Bingöl’ün oyunculuğunu severim, bundan önce birkaç filmde izledim. İyi adamdır, zamanında kırmızı halılar görmüştür, bilirim ama şuradaki oyunculuğa ne demeli? Karakter sınırları o kadar net ve keskin çizilmiş ki üzerine eklenilecek hiçbir şey kalmamış. Hatırlıyorum film çıktığı zaman oyuncular program program dolaşıp reklam yapma çabası içindelerdi, çok merak ediyorum ne için?
Son sahnede ( söylemeyim bari ne olduğunu da iyice tadı kaçmasın) acaba hüzünlenenler olacak mıdır ya da gerçekten olmuş mudur ayrı olarak merak ediyorum. Bir tek Hülya Avşar vardı diyebilirim. Oyunculuk yeteneğini severim, hatta sanatçı kimliğinden daha çok kendisini oyuncu olarak görmek beni daha çok mutlu eder ama bu kadar eski bir film için bile fazla ‘’yeni’’ kalıyor kendisi ne yazık ki? Yüzlere, karakterlere bakınca o eksi tadını bir türlü alamıyorsunuz.
Film bitti ama cinnet geçirmek üzereydim. Klişe diyalogların, anlamsız sahne/hikâyelerin ardı arkası kesilmedi ve film bitti diye çok sevindim. Yazık olmuş bu kadar iyi bir hikâyenin bu kadar yüzeysel ve sanki ‘’ hadi bugünkü konumuz 72. Koğuş olsun ‘’ olayına gelmesi.
Yazık…