31.01.2012

Margin Call [2011]

Filmin konusunu halen anlayamadığım için, kopyala-yapıştır…

Bir yatırım bankası, müşterilerine yüksek riskli yatırım araçları satarak milyon dolarlar kazanırken, bu satışları; piyasanın giderek kararsızlaşan durumdan haberdar etmeyerek yapmaktadır. Olayın patlak vereceği gün öncesi; 2 genç broker risk seviyesinin güvenlik bariyerini geçtiğini ve şirketin tüm mal varlığı portföyünün felakete doğru gittiğini fark eder. Durumdan haberdar olan firmanın üst yönetimi acilen gece yarısı toplantısı düzenler ve 2 ana seçenek üzerinde müzakereye başlar. Ya 107 yıllık firmanın Wall Street'in kalanıyla birlikte iflas etmesine göz yumacaklardır ya da durumdan ilk haberdar olan kişiler olmalarının avantajını kullanarak firmanın ayakta kalabilme şansının olduğu ancak müşterilerini kazıklayacakları bir planı uygulayacaklardır.

2008 krizinden sonra Hollywood’a gerçekten üzerinde oynayabilecekleri çok tatlı film fikirleri yarattı. Ekonomiden anlamayan, hatta hiç anlamayan biriyim. Ekonomi üzerine, Wall Street üzerine yapılmış filmlerin birçoğunu izlemeye çalıştım bu olayın tam olarak ne olduğunu anlamak ve üzerinde daha çok bilgi sahibi olmak için. Mesela en çok hangi şirketleri etkiledi ya da piyasalarda ne tarz bozukluklara yol açtı falan diye. Filmlerin bir kısmı direk bu krizle alakalıydı bir kısmı ise Wall Street de nelerin olduğu ya da Wall Street’in ne olduğu hakkındaydı.

İşlediği konu hakkında bilgim olmayan filmleri izlemeyi severim, ama bir şartla. Bana bunu hissettirmeyecekler. Mesela ‘’at yarışı ‘’, ‘’hokey’’, ‘’beyzbol’’ temalarını izlemeyi seviyorum. Konulara sadece yapılan sporu dahil ederek ya da bu sporda yaşanmış ve yıllar boyu süregelecek olan efsanelerden bahsediyordur. Filmde beyzbol kurallarından bahsetse ya da bu sporun arkasındaki oyuncu menajer ilişkileri ya da bir oyuncu sayı alamıyor bunun sorunu ne tarzında daha teknik konulara dalsa hiç hoşuma gitmez. İşte bu film de bence tam bunlardan biriydi.

Bundan öncekilerde iyi kötü bir şeyler kapabilmiş ya da en azından biraz fikir sahibi olarak izleme şansım olmuştu ama burada şu anda tam olarak 0 dayım. Özellikle firma sahibi olayın içine harika bir şekilde girene kadar olayın tam olarak ne olduğunu ya da neler yapılacağı konusunda en ufak bir fikrimin bile olmayışı –olamayışı- beni çıldırttı. Buna rağmen seçkin oyuncu kadrosuna ve harika roller için filme saygısızlık yapmadan izlemek istedim.

Film hakkında herhangi bir şey söyleyemeyeceğim ne yazık ki çünkü anlamadım. Elbette yapılan olay hakkında fikir sahibiyim, ama bütün olarak konuya hakim olamamak çok saçma. Bu olay Memento izledikten sonra ortada kalan senaryo tarzında bir şey değil, anlatılan olay hakkında hiçbir fikir sahibi olamamaktan bahsediyorum. Ekonomi ya da bankacılık öğrencisi olsam mutlaka bazı şeylerin idrakına daha kolay ve basit varabilirdim ama bu şekilde ne yazık ki?
İzleyin ya da izlemeyin? Bilemedim.

30.01.2012

Horrible Bosses [2011]

Filmin hikayesi çok net ve kısa; 3 karakterimiz var ve neredeyse üçü de farklı karaktere sahipler; ama hepsinin ortak derdi patronları. Nick yıllardır hak ettiği terfiyi yıllardır alamamakta ve patronu kendisine çok kötü davranmaktadır. Bir zaman sonra bu terfinin asla olmayacağını anlar ve ümidini keser. Dale ise diş hekiminin yanında asistandır. Julia’nın kendisine alenen asılmasından rahatsız olacak hatta çıldıracak duruma gelmiştir. Muhasebeci Kurt ise patronuyla çok iyi anlaşmaktadır. Ama bir gün, beklenmedik bir şekilde patronu ölünce yerine oğlu geçer ve onun da hayatı istemediği bir yolda ilerlemeye başlar. Patronların durdurulması şarttır ve kafadarlar kiralık katil arayışına girerler. Tam bu anda karşımıza Jamie Foxx, kuşku verici tavsiyeleriyle, üç kahramanımız dünyayı patronlarından sonsuza dek kurtulabilmek için dolambaçlı ama hataya yer bırakmayan bir plan yaparlar. Fakat en iyi düşünülmüş planlar bile sadece onların ardındaki beyinler kadar iyidir.

Amerikan komedi filmlerinde Hangover çitayı öyle bir yere koydu ki, ona yaklaşmak ve yetişmek adına yapılan komedi filmlerinin kalitesinin son yıllarda bayağı arttı. Bu benim için çok mutluluk verici bir durum çünkü ‘’komedi’’ yapmak adına 10 yaşındaki çocuk zekası seviyesinde yapılan lise komedileri ve ne olduğu belirli olmayan, konusu bile olmayan komedi filmlerinin sonu biraz geldi gibi. Son yıllarda iyi örneklerin daha fazla olduğu sektörde bu sefer karşımıza Horrible Bosses filmi çıktı.

Beklentilerin aşırı derece yüksek olmaması gerekiyor öncelikle, lakin filmi belki de son izleyenlerden biriyim ama ortalıkta o kadar fazla konuşuldu, o kadar fazla övgü aldı ki… Gene de sakince bir köşede bekledikten sonra izledim. Çok beğendiğimi ve izlerken zevk aldığımı şimdiden söyleyebilirim. Her ne kadar yeteri kadar komik olarak başlayıp o şekilde devam etse de film yarısından sonra biraz daha hayal ürünü sahnelerin eklenmesiyle sadece komik olarak kalmaya devam ediyor. Oysa başlarda biz onun gerçek bir hikaye olabileceğine bile inanıyorken, bu şekilde devam etmesi çok hoşuma gitmedi.

Birbirinden ünlü oyuncuların rol aldığı filmde; C.Farrell’in oynadığı karakter açık ara favorimdi. K.Spacey ise manyak patron rolünü çok iyi oynamış ve sevenlerini mutlu etmiş(ben).

Kendi çapında izlenmesi hoş, bazı sahnelerine gerçekten kahkahaya boğulabileceğiniz kadar komik. Mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum ve diliyorum ki bu tarz komedi filmlerinin devamı gelsin. Kaliteyi ancak bu şekilde sağlayabiliriz.

24.01.2012

Dream House[2011]

Bir günde iki tane R.Weisz filmi izlemek, bazen bünyeyi rahatlatıyor…

Senaryosu D.Loucka tarafından yazılan filmimizde, yoğun iş hayatından nihayet sıyrılıp ufak bir şehre taşınan ve burada kendileri için ev alan bir ailenin hikâyesi anlatılıyor. Zamanla aile babası başta olmak üzere tüm aile yeni evlerinde, yeni komşuları tarafından çıkartılan dedikoduları duyacak ve yaşadıkları evde daha önceden cinayetler işlendiğinin farkına varacaktır.

Gerilim ve korku mu? Bir dakika acaba ben yanlış filmi falan mı izledim ki? Yok, yok sanırım doğru filmden bahsediyorum, o zaman haydi biraz daha derinlere doğru devam edelim. Film hayal ve gerçeklik arasında gidip geliyor, ama asıl beni cezbeden kısmı gerçek kısma biraz daha yakın olması… İlk yarım saatten sonra bir anda tam tersine dönen, renkleri solan ve havası kararan bir filmden bahsediyorum. Bir anda gördüğünüz bütün mutlu sahnelerin, ahenkle dans eden renklerin solduğunu ve bittiğini görüyorsunuz. İşte gerçek hikaye buradan sonra başlıyor.

Defalarca kere kendi kendinize tahminler yaratıyorsunuz sonuyla alakalı olarak. Bu sefer buldum dediğiniz her seferinde yanıldığını görüyorsunuz ve daha fazla merakla izlemeye devam ediyorsunuz. Yukarılarda bahsettiğim gerilim öğesi de tam olarak burada filme dahil oluyor. Daha heycanlı olarak yola devam ediyorsunuz. Sahneler değiştikçe heyecan biraz daha artıyor. İşin iyi olan kısmı sanki sonu gelmeyecekmiş gibi devam ediyor film. Kötü kısmı ise sanki bir anda yönetmen saatine bakıyor ve ‘’haydi zaman doldu, biter’’ tarzında bir son olmuş.

Başlarda sıragelen lanetli ev hikayelerinden biri sanıyorsunuz ama kesinlikle bunlardan değil. Tek falsosu, kurgusunda ki açıklar. Teorik olarak iki farklı hikayeden bahsettiğini ( biraz spoiler mı oldu? Hayır!) düşünürsek aradaki bağlantıları kurmaya çalışırken biraz açık vermişler. En azından bu açıklar filmin sonu hakkında ya da konunun sonu hakkında çok geniş bilgi vermiyor ama keşke olmasaydı demeden de olmuyor.

Senaryonun sürekli ters köşeye yatırması ve sonunda bekleneni vermesi harika, D.Craig az daha çok ucuz bir filme kurban gidiyormuş, son anda kurtarmış, aynı zamanda filmi de bir seviye ileriye taşımış. Konudan ve senaryodan bağımsız olarak söylemek isterim ki, D.Craig’i yakın zamanda, sinemada psikopat rolünü oynarken görmeyi çok isterim. Surat ifadesi, hareketler olarak bunun altından kalkabileceği ışığını bana fazlasıyla verdi.

Sonuç olarak 2012 de izlediğim en iyi film değildi belki ama açık ara en iyi senaryolardan biriydi. Bir şans vermeniz gerekiyor bence… Unutmadan, korku ve gerilim yok… Önyargılarla izlememekte fayda var.

21.01.2012

Kavşak [2011]

Hiçbir yerde duymamama rağmen, en büyük ve en iğrenç özelliklerimden birini kullanarak ‘’Kavşak (2011)‘’ i izlemeye karar verdim. Şöyle izlemeden önce oyuncu kadrosuna bir göz gezdirmek istedim alışılmışın dışında ve Güven Kıraç ismini gördüğüm anda geri kalanı okumaya devam etmenin gereksiz olacağını düşünerek kapattım ve izledim.

“Bir şirkette muhasebe şefi olarak çalışan Güven’in hikâyesini anlatıyor. Mutlu bir evliliği olan Güven’in rutin hayatı, ofise yeni gelen bölüm şefi Arzu tarafından biraz merak ediliyor ve olmadık şekillerde araştırmaya başlanıyor. Ötye yanda ev sahibinin oğlu, Güven’in oturduğu evi yıktırmak üzere bir müteahhitle anlaşmak üzeredir ve evden çıkmasını istemektedir. Muhasebe...

19.01.2012

The Whistleblower [2011]

They’re war whore…

Yaşanmış gerçek hikâyeleri izlemeyi gerçekten çok seviyorum. En azından uydurma ya da abartma olmadığını, hayal ürünü ya da uydurma olmadıklarını bilmek hoşuma gidiyor. Elbette her uyarlama senaryoda bile bir takım ‘’katkılar’’ vardır ama gene de hikâyenin yaşanmış olması bile beni mutlu etmeye yetiyor.

Bir kadının ( Balkovac ), Birleşmiş Milletler’e ve onun komplocu ortaklarına kafa tutmasının hikâyesi. Barış gönüllüsü olarak gittiği Saraybosna’da BM’nin Toplumsal Cinsiyet Bürosu’nun başına geçer. Ama karşısına orada bulunan neredeyse herkesin karıştığı korkunç bir seks ticareti çıkar. Yavaş yavaş araştırmalarına ve incelemelere başlar ve devam ettikçe her yöne yayılan bu entrikanın hesabını kimsenin veremeyeceğini anlar.

Amerika’nın her zaman yaptığı gibi bir iyiyiz, barışçıyız, savaş yapmayız tarzındaki palavralarını izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Bu filmi izleyerek böyle bir gerçeğin olduğunu bir kere daha hatırlamış oldum iyi mi oldu kötü mü oldu karar veremedim… Filmi yeteri kadar sade ve net olarak açıklayabiliriz lakin Saraybosna da kurulu bir düzen vardır. Daha sonrasında biri gelir ve düzeni bozmaya, ona karşı koymaya çalışır. E doğal olarak etrafta bu düzenin bozulmamasını isteyenlerde vardır ve onların hepsini karşısına alır ve biz buna film deriz. Ne kadar net değil mi?

Savaş yetmemiş gibi sonrasından gelen skandallar ve bu tarz insanların üzerinden oynanan kirli oyunlar hiç hoş değildir. Önemli mesajları yansıtmaya çalışan film ne yazık ki gereken mesajları verememiş. Bu konuda fazla takılmasak bile ya verilmeye çalışılmış ama başarısız olunmuş dram öğesi? Zaten doğal duruş olarak olaya konsantre olmanız biraz zaman alıyor bu nedenle başlarda biraz sıkıyor, her ne kadar sonralarında doğallığı sayesinde sizi de bir şekilde konuya dahil ediyor olsa da bütünlük bir türlü sağlanamamış.

Gerçekleri gün yüzüne çıkartma yapısıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış film ama ne yazık ki eksik bir sürü parça var. Yukarıda da söylemeye çalıştığım gibi yalın yapısı filme farklı bir etki getirmiş. R.Weisz gerçekten iyi bir performans sergilemiş diyebilirim. Filmin afişinde M.Belluci ismini de görmüştüm ama tam olarak tanıyamadım kendisini. Ne yazık ki yıllar gerçekten çok şey götürmüş ondan.

İzlemenizi tavsiye ederim, lakin dokunaklı ve bazı şok edici sahneleri olduğunu belirtirim. İzlenmeye değer olarak görsem de ben o kadar çok beğenmedim.

İyi Seyirler

18.01.2012

Hesher [2011]

Hesher was here!

Film 13 yaşında annesini kaybeden bir çocuğun hikâyesini anlatıyor basitçe. Elbette J.G.Levitt’in olduğu filmin bu kadar basit bir konusunun olması beklenemez. Biraz daha yaratıcılık ve değişik karakter katmak lazım olayların içine değil mi?

Çocuğumuzun okul hayatı ve bu hayatta yaşadığı zorluklardan bahsederek film başlıyor. Daha sonralarında çok ilginç bir şekilde Hesher ile karşılaşıyor ve beklenmedik bir biçimde Hesher, çocuğun hayatına giriyor ve sanki ailesinden bir parçaymış gibi hareket etmeye başlıyor. Tam bu arada Nicole olayların içine girer. Filmde şu ana kadar iki karakterden bahsetmişken bu sayı üçe çıkar ve çok daha zevkli bir hale gelir.

Karakter incelemesi yapan tarzı çok severim. Şöyle açıklamak gerekir ki, buradaki üç karakterin hatta ana karakterler arasında sayabileceğimiz baba ve anneannenin bile farklı bir background’u var. Konudan fazla sapmayalım, her karakterin kendi sorunları var ve hayata farklı bir şekilde tutunmaya çalışıyorlar. Film doğal olarak biraz ilerlemeyen havada geçiyor. Aşırı derecede aksiyon olmayan, daha çok durağan konular üzerine yapılmış filmin çok da hızlı olması beklenemezdi elbette.

Çok fazla ‘’geyik’’ yaptım. Asıl konuya gelirsek, annelerimizden babalarımızdan sürekli duyar ve hayatta bazı acı tecrübeler yaşayarak kendimiz de deneyimlemişizdir mutlaka. ‘’ Neden değerlerimizi veya değerleri kaybedince anlarız?’’ Bunun üzerine yapılmış bir film izlemek gerçekten çok sıkıcı olabilirdi, eğer Hesher bu hikâyede ana karakter olarak rol almasaydı. Argo kelimelerin çokluğu, Hesher gibi psikopat bi karakterin olması... Farklı düşünülmüş, düz bir şekilde anlatılmış, harika bir hesher karakteriyle üzerinde durulmuş ve gerçekten etkileyici oyuncu kadrosuna sahip olan 'Hesher' filmini bence izlemelisiniz. Film Hesher karakteriyle farklı bir şekilde işlenmiş, fakat bu benim adıma çok güzeldi. Etkilenmediğimi söylersem filmden yalan söylemiş olurum.

İşlediği konuyu tahmin etmek aslında o kadar da zor değil ama filmin akışı içinde farklı olaylar görüyorsunuz ve bir o kadar da farklı tepkiler görüyorsunuz. Bunların her birinde farklı bir noktaya parmak basılmak, her olayda olabildiğince farklı bir duyguyu işlemeye çalıştıklarını anlıyorsunuz.

Her şeyden dahası filmin sonuydu aslında. Ölümlerin ardından üzülürüz, genelde yas tutarız. Fakat öyle bir filmden bahsediyoruz ki, öylesine deli bir karakterden bahsediyoruz ki normal, rutin bir son olmasını asla bekleyemezdik zaten. Son sahneler filmi gereken damgayı koyarken hem güldürüyor hem de o dakikalar boyunca insanı kendi kendiyle yalnız bırakıyor, ‘’en sen de bir sorgula kendini, nereye gidiyorsun diye’’

Mutlaka izlemeniz gereken bir film değil, bir yapıt. Unutmadan, J.G.Levitt den fazla bahsetme şansım olmadı ne yazık ki yazıda çünkü film kendi içinde o kadar ön plana çıkmış ki, Levitt’in muhteşem performansı 2. Sırada kalır duruma gelmiş.

İyi Seyirler