18.01.2012

Hesher [2011]

Hesher was here!

Film 13 yaşında annesini kaybeden bir çocuğun hikâyesini anlatıyor basitçe. Elbette J.G.Levitt’in olduğu filmin bu kadar basit bir konusunun olması beklenemez. Biraz daha yaratıcılık ve değişik karakter katmak lazım olayların içine değil mi?

Çocuğumuzun okul hayatı ve bu hayatta yaşadığı zorluklardan bahsederek film başlıyor. Daha sonralarında çok ilginç bir şekilde Hesher ile karşılaşıyor ve beklenmedik bir biçimde Hesher, çocuğun hayatına giriyor ve sanki ailesinden bir parçaymış gibi hareket etmeye başlıyor. Tam bu arada Nicole olayların içine girer. Filmde şu ana kadar iki karakterden bahsetmişken bu sayı üçe çıkar ve çok daha zevkli bir hale gelir.

Karakter incelemesi yapan tarzı çok severim. Şöyle açıklamak gerekir ki, buradaki üç karakterin hatta ana karakterler arasında sayabileceğimiz baba ve anneannenin bile farklı bir background’u var. Konudan fazla sapmayalım, her karakterin kendi sorunları var ve hayata farklı bir şekilde tutunmaya çalışıyorlar. Film doğal olarak biraz ilerlemeyen havada geçiyor. Aşırı derecede aksiyon olmayan, daha çok durağan konular üzerine yapılmış filmin çok da hızlı olması beklenemezdi elbette.

Çok fazla ‘’geyik’’ yaptım. Asıl konuya gelirsek, annelerimizden babalarımızdan sürekli duyar ve hayatta bazı acı tecrübeler yaşayarak kendimiz de deneyimlemişizdir mutlaka. ‘’ Neden değerlerimizi veya değerleri kaybedince anlarız?’’ Bunun üzerine yapılmış bir film izlemek gerçekten çok sıkıcı olabilirdi, eğer Hesher bu hikâyede ana karakter olarak rol almasaydı. Argo kelimelerin çokluğu, Hesher gibi psikopat bi karakterin olması... Farklı düşünülmüş, düz bir şekilde anlatılmış, harika bir hesher karakteriyle üzerinde durulmuş ve gerçekten etkileyici oyuncu kadrosuna sahip olan 'Hesher' filmini bence izlemelisiniz. Film Hesher karakteriyle farklı bir şekilde işlenmiş, fakat bu benim adıma çok güzeldi. Etkilenmediğimi söylersem filmden yalan söylemiş olurum.

İşlediği konuyu tahmin etmek aslında o kadar da zor değil ama filmin akışı içinde farklı olaylar görüyorsunuz ve bir o kadar da farklı tepkiler görüyorsunuz. Bunların her birinde farklı bir noktaya parmak basılmak, her olayda olabildiğince farklı bir duyguyu işlemeye çalıştıklarını anlıyorsunuz.

Her şeyden dahası filmin sonuydu aslında. Ölümlerin ardından üzülürüz, genelde yas tutarız. Fakat öyle bir filmden bahsediyoruz ki, öylesine deli bir karakterden bahsediyoruz ki normal, rutin bir son olmasını asla bekleyemezdik zaten. Son sahneler filmi gereken damgayı koyarken hem güldürüyor hem de o dakikalar boyunca insanı kendi kendiyle yalnız bırakıyor, ‘’en sen de bir sorgula kendini, nereye gidiyorsun diye’’

Mutlaka izlemeniz gereken bir film değil, bir yapıt. Unutmadan, J.G.Levitt den fazla bahsetme şansım olmadı ne yazık ki yazıda çünkü film kendi içinde o kadar ön plana çıkmış ki, Levitt’in muhteşem performansı 2. Sırada kalır duruma gelmiş.

İyi Seyirler

0 Yorum :