Çok eğlendim, hatta inanılmaz eğlendim. Sevgili ‘’Vanilla
Sky’’ filmi severler, ona tutkuyla bağlı, aşık olan insanlar… Şu filmi
izledikten sonra sizi yıllarda nasıl ayakta uyuttuklarını ve aslında sizin
kocaman bir kopyaya aşık olduğunuzu öğrendiğiniz zaman üzülmeyin… Burası
‘’Avrupa Sineması’’ …
Şöyle başlayayım, filmi izlerken adamın şizofren olduğunu
düşünmeyin çünkü net olarak değil. ‘’aaa bu da şizoymuş’’ diyerek filmi
kapatmanızı asla istemem. Ayrıntıları dikkatli olarak izlemenizi tavsiye
edebilirim lakin filmdeki ufak noktaları kapmak bu şekilde daha net olacaktır.
Acayip bir Lynch havası var filmde. Lineer olarak devam
etmiyor. Geçmiş, gelecek, şimdiki zaman, kafasının için, hayal, rüya hepsi
tamamen birbirine girmiş bir şekilde. Ben neyi nereye koyacağımı düşünmeden
izlemeyi ve sonunda ne olacak acaba diye beklemeyi seçtim. Yeteri kadar
karmaşık olan filmi kendi içinizde daha fazla karmaşıklaştırmaya gerek yok.
Üzerine yazacak çok fazla şey var, mesela en basitinden ‘’acaba
konu nedir?’’ hakkında 2-3 saat konuşulabilir ve tam olarak bir yere
varılamayabilir.
Sonuç mu istiyorsunuz? Gerek yok, her şeyin bir sonu olmak
zorunda mı? Bence değil… Film bittikten sonra oturun biraz düşünün, neler oldu,
benim neler aklımda kaldı. Acaba hangi karakterler gerçekti ya da hangileri
hayal ürünüydü diye…
1997 yapımı bu filmi beğenmemin bir diğer nedeni ise, yakın
zamanda izlediğiniz ya da izleyeceğiniz bir çok filmi öncü olmasıdır. Şimdi bu
da nerden çıktı demeyin, sonunu bulamadığınız hiç mi film yok? Lineer olarak
devam etmeyen bir filmi hiç mi izlemediniz? Tamam izlediniz/izlemediniz, o
zaman bir düşünün 1997 tarihinden önce kaç tane vardı?
İyi Seyirler…
0 Yorum :
Yorum Gönder