Inception [2009]
Unutulmaz replikler arasına henüz tam olarak girmese bile, hatırlanması gerekenler arasında sayılması daha doğru olacaktır.
''Denemeye Değerdi''
Yıldızlar topluluğunun olduğu bir yapımdan beklentiler her zaman büyük olur. Ama ne yazık ki çoğu zaman beklentilerin bu denli yukarı çıkması her zaman olumlu bir gösterge olmayabiliyor. Filmin sonununda ya da akışında olabilecek en ufak bir olumsuzluk, en ufak bir hata beklentileri karşılamıyor olarak gösterilip daha sonra onu hayal kırıklıklarının olduğu rafa kaldırıyoruz. Ama bazı gerçekler var ki;Başlarda konuyu empoze etme şekillerinden girmek gerekiyor olaya. Ben, şahsen hapishaneden çıkmayı bekleyen ve işe psikologla diyaloglar ve daha sonrasında da biraz akıl oyunları falan bekledim. Ama konuyu baştan itibaren işlemeyi başardıktan sonra biraz farklılaştı gibi oldular…
Ortalıkta gerçekten bir sıkıntı var;
Harbi gerilim filmi izledim…
Wesley Snipes;
Tek bir ana karakterin oluşurulduğu ve yan karakterlerle yanına meze yapılmaya çalışılan filmleri seviyorum. Eğer hikayeyi de oturtmayı başarabilirlerse seyir şöleni haline geldiği gibi aksi deneyimlerin de kurbanı olabiliyorsunuz. Bu filmde bahsetmek istediğim işte tam yarı yarıya bir durum olduğu. Filmin ilk kısmıda inanımaz bir gizem ve sessiz sakin hayat göze çarpıyor. Her şey gayet normalmiş gibi giderken “hadi ne zaman konuya dâhil olacağız” diye sorarken konu bir anda sizi kendi içine dâhil ediyor, adeta hapsediliyorsunuz.
Sokak çatışmalarının bu kadar gerçekçi olması izlenilebilirlik adına en güzel hamlelerden biri olmuş. Bunun yanında arabayla kaçış sahneleri çok güzeldi ve gerçekçiydi. Normalde hısız filmlerinde kötü hısızlar bir an önce yakalansın ve polisler mutlu sona ulaşırlar diye beklenir ama bu sefer biraz farklı bir açıdan olaylara bakmışlar. Hırsızların da duygusal yanları olabileceğini ve aynı zamanda seyircinin hısımları tarafında olabileceği bir yapı koymuşlar ortaya. Suç psikolojisi çok iyi işlenmiş, gerilimin en üst noktaya kadar çıkmasını sağlanmış . Kesinlikle basit suç filmlerinden değil, duyguları vermekde etkili olunmuş Rahibe kıyafetiyle yapılan soygun ve final sahnesi çok akılda kalır.
Andreas nereye gittiğini bilmediği bir otobüste saç sakal birbirine karışmış bir biçimde yolculuğunun son bulacağı noktaya gelmiştir. Otobüsten iner inmez bir adam onu karşılar ve neresi olduğunu bilmediği bir şehre götürür. Hayatında gördüğüm en soğuk şehir yaşamından bahsediyorum sizlere… Modernleşikçe ruhsuzlaşan hayatlar, insana insan olduğu için değil, sadece yaptığı işi için değer veren insanlar, son moda eşyalarla donatılmış evler. Hemen her insanın sahip olmak isteyeceği imkânlar. Ama bunun ötesinde, parmağı kopan, trenin altıda kalan bir insana “Cumartesi günü, yemeğe gideceğiz” diyebilen ya da “orada öyle oturamazsın” diyebilen ruhsuz insanlar. Birlikte yaşadığı insandan ayrılmak istediğini söylediğinde “Cumartesi misafirler gelecek, o güne kadar ayrılmazsan çok iyi olur”
Klasik, hatta artı klişe+klasik durumlara giden soyguncu hikâyelerinden biri daha izlenmeyi bekliyor. Bir soygun gösteriyorlar filmin başında, bu adamları ne oldukları ve neler yapabilecekleri hakkıda. Daha sonra elbette olması beklendiği gibi filmin asıl konusunu oluşuran büyük bir vurgun gerekiyor bize. Ortada 20 milyon dolar gibi cüzi bir rakam var ve 2004 yılında aralarıda biraz sürtünme yaşanmış altıcın bir anda konuya dâhil olması var. Bu andan itibaren yeni gelen ortalımı filmin sonunda neler yaştacağını bile bile filmi izlemek istiyorsunuz. Neden mi? Çünkü canı aksiyon istiyor.
Sert, kaba ve havai bir adam olan Max, California’da hapisten çıkıyor. Birikmiş parası olduğu için Detroit’te gerçek naylon fırçaları ve doğal Akdeniz süngerleri olan bir araba yıkama servisi açmak istiyor; ama önce oraya varmak zorunda. Yolda, uzun bir deniz yolculuğundan yeni dönmüş olan, ticaret filosunda çalışan, sevimli ama güçsüz Lionel’a rastlıyor. Lionel uzun zaman önce Pittsburgh’da bıraktığı karısını ve hiç görmediği çocuğunu bulmak istiyor. Doğu’ya yolculuk için güç birliği yapıyorlar. Yolculuklarında birçok karaktere rastlıyor, hoş, çılgınca vakit geçiriyorlar. Bu görsel olarak etkileyici, iyi oynanmış ve unutulmaz anlarla dolu yol filmi Hackman ve Pacino’nun ne kadar müthiş oyuncular olduklarının da bir kanıtı.
Filmden daha fazla oyuncuyu konuştuğumun ve bu noktaya daha fazla dikkat çektiğimin farkıdayım. Film hakkıda da ufak bilgiler verip yazıyı sonlandımak en hayılısı olacak. Klasik aksiyon ve işin içine gizli ajanları karıştığı bir film. Aksiyon sahnelerinin çok üst seviye olduğu ama içerik olmayan kategoriden değil, içinde belirli bir kurgusu olan ve bunu flashbacklerle destekleyen ama aksiyon açısından zayıf olan bir film var karşınızda. Konuya biraz fazla odaklanmaktan dolayı beklentiniz olan aksiyonu da bulamayınca ne yazı ki çıldırma noktasına geliyorsunuz. Ben bile beklentilerimi bu kadar fazla düşüremem.
Yapı olarak ağır ilerleyen bir film ama ilginç bir yanı var. Açıkca söyleyeyim, çok sıkıcı bir film. İnanıyorum ki bittiğinde sizin için de fazla bir şey ifade etmeyecek ama izlerken bırakmak istemiyorsunuz. Ben bile birkaç kere kapatma girişminde bulundum ama neler olacak acaba diye merak etmekten kendinizi alamıyorsunuz.
Özel askeri harekâtların ‘yalnız kurdu’ Robert Scott, Amerikan Hükümeti’nin özel görevler verdiği gizli ajanlardan biridir. Başkanı kııkaçıııca, onu bulmakla görevlendirilir. Bütün ipuçları, insan tacirleri tarafıdan kaçırılarak, yurtdışına götürüldüğnü göstermektedir.
Arayı çok uzattık farkındayım. Çok değişik sorunlarla boğuştum bu süreç içerisinde. Bazen hiçbirşey yapmak istemediğiniz anlar olur ya. Heh, aynısı bana oldu ve bayağı da uzadı o an. Hemen hemen her gün internete girebiliyordum ama hiç yazasım gelmiyordu. Resmen boşa yaşıyordum gibi birşey. Öylece girip twitter'a, facebook'a falan bakıyor, anlamsızca dizi izliyordum. Boşluğa düşmüştüm işte anlayacağınız. Ancak geride kaldı. Artık bir yerden geçmişi geçmişte bırakıp, yazmaya başlamak gerek. İzleyip de yazamadığım film sayısı 10'u geçti. Hepsini buraya aktaracağım, aktarmayacağım değil. Önce yakın tarihten başlayacağım ama. Madem yazmaya yeniden başlıyoruz, önce tazeleri yazalım. Bayatlar iyice bayatlasın.
İlk filmi kısaca hatırlayalım. Hüseyin Badem, Çanakkale'nin Geyikli ilçesinde dedesi ve ninesiyle yaşayan kendi çapında saf bir klarnetçidir. Bir gün ninesinin eşyalarının arasında "ölmüş" babasının, annesine attığı mektupları görür. Bunun üzerine babasının aslında ölü olmadığını anlayan Hüseyin, Çanakkale'den İstanbul'a, babasını aramaya gelir. İstanbul'da tesadüf eseri bir şekilde Firuzan adında bir pavyon şarkıcısıyla karşılaşır ve ilginç şekilde bu kadınla aralarında dostluk bağı oluşur. Filmin sonunda Hüseyin, babasını bulur ve Firuzan'ı da yanına alıp hep beraber Geyikli'ye dönerler. Amaç, Hüseyin'in yavuklusu hemşire Müjgan'ı bulup, Hüseyin ile Müjgan'ın arasını yapmaktır ve Firuzan'ın da bu konuda önemli bir yardımı olacaktır.
İşte kritik yerlerin başladığı nokta da tam burası oluyor. Kendi oyuncularının hayatları üzerine bahis oynayan bir topluluk ve birbirinin kafasına silah dayamış bir sürü adam. Eller tetikte ve herkesin kazanıp kaybetmesi ya da hayatta kalması bir ışığın yanmasına bağlı. Gerilimi bu kadar durgun sahnelerde o kadar kusursuz ve güzel olarak vermişler ki gerçekten hayranlık uyandırıcı. Aksiyon sahneleri arasında ki bekleme zamanlarını çok iyi ayarlamışlar ve gerçekten bazı sahnelerde çarpıntı yaratmaya kadar devam ediyor.
Filmde geçen şeyler bana çok göre çok doğal olan bizim sıradan günlük hayatımıza benzeyen şeylerle çok ortak noktaları var. Allı pullu bir çocukluk geçirmediyseniz süslü püslü mahallelerde büyümediyseniz film size biraz daha sıcak gelecektir kanaatindeyim. Diğer türlü izleyenlere hikâye gelebilir amma velâkin gerçek olan da budur. Türkiyenin içinde 3 kesim var gözümde; 1.si Birçoğunuzun veya çoğumuzun görmediği ayrı bir Türkiye daha sosyete yaşamlar daha allı pullu hayatlarla süslenmiş yaşamlar. Türkiye’nin %5 veya %10′luk bir kesimini oluşturan %60-65 bir kesim ki orta halli kesim genelde rastlayabileceğimiz insanlar ve %20-25′likte bir kesim var ki varoş semt diye tabir edilen bizimse Allah’ın unuttuğu kurtulamamış...
Copyright © 2009-2012 Film Dünyası | Powered by DvdMovieWorld
Design by Fırat Çimenli & Blogger