Gerçek bir hikayeden esinlenilen filmde, 2004 yılındaki
büyük Tsunami felaketinin ortasında kalan bir ailenin hayatta kalma çabaları
anlatılıyor.
Konusu gerçekten yaşanan filmleri izlemek benim için çok
büyük zevk olmuştur her zaman, hazır Oscar zamanı geliyorken, ortalıkta
yüzlerce güzel filmin çıktığı, dolaştığı bu dönemde sıra The Impossible’a
gelmişti. Yaşadığız dünyada henüz her şeyin çaresinin bulunamadığını biliyoruz.
Teknoloji çok ilerledi, tıp ilerledi, insanların hayatını kolaylaştırabilecek
şeyleri gündelik hayatımızda kullanıyoruz ama belki de tek bir şeye çare henüz
bulunamadı.
Üzerinde yaşadığımız dünyada ‘’doğa’’ diye ifade edilen bir
olay var. Onun bize verdikleriyle birlikte hayatta kalıyoruz ama istediği zaman
almasını da çok iyi biliyor. Buna henüz çare bulamadık. Normal olarak ilerleyen
tatillerinde böyle bir felaketle karşılaşacaklarını nereden bilebilirlerdi ki?
Felaket sahneleri gerçekten çok iyi düzenlenmiş ve ağır çekimlerle tam olarak
anlaşılabilir hale getirilmiş. Sadece felaket olarak bakmaz, biraz daha özele
inersek, aile bağlarını ve kavramı üzerinde çok güzel durulmuş diyebilirim.
Sonuçta burada gerçekte olmuş bir hikayeyi anlatıyorken, sadece felaketi
anlatabilir ve onun üzerine kurgu rahatlıkla yapılabilirdi…
Etrafta onca ceset, birbirlerini arayan aileler,
hastalıklar, ağzına kadar dolmuş taşmış hastaneler. İzledikte içine çeken,
yaşamları gördükçe gözlerinizin dolacağı bir film olmuş. Mutlaka izlemenizi
tavsiye ediyorum.
Bir kere değil, birden fazla izlenilebilecek, ileriki
yıllarda hafızalardan silinmeyecek bir film ve felaket.
0 Yorum :
Yorum Gönder