1.06.2011

Jack Goes Boating [2010]

Kendini arıyan bir ilişki ve kendilerini arayan insanlar…

Gerçekten kısa ama anlatılmak istenileni çok iyi yansıtan bir film izlediğimi düşünüyorum. Konu olarak New York da yaşamlarını limuzin şoförü olarak yürüten iki insanı konu alıyor. Evliliğini bir şekilde yürütmeyi başaran ve çok samimi arkadaşı Jack ise; kendine bir ilişki inşa etmeye çalışırken; onun bazı deneyimlerinden faydalanmasını konu alıyor.

Romantik konulu filmler; içimi gerçekten çok bayıyorlar. Çünkü genel olarak etrafta hemen her gün görebileceğimiz konular üzerine yapılan ve asla gerçek duyguları yansıtamayan birçok örnek var etrafta. Hatta bazıları sırf dikkat çekmek üzerine ünlü oyuncuları kadrosuna katıp bu tarz filmler yapmaya çalışması sayesinde ortalık tam anlamıyla çöplüğe dönüşüyor.

Ama bu sefer o yukarıda bahsetmeye çalıştığım örneklerden çok farklı bir film izlediğimi düşünüyorum. İçerik olarak ve alınacak mesaj olarak bakılırsa eğer bir değil, en az buraya 4 sayfa yazı yazabilirim. Çok uzun olmamasına rağmen her karakterin kendi hayatını ve kendi duruşunu anlatmaya çalışarak filme başlamışlar. Daha sonra olayın bir nevi anlatılışına tanık oluyoruz. Karakterlerin kişilikleri ya da özellikleri hakkında fazla bilgi verilmeden, seyircinin çözmesi ve anlaması istenmiş.

Ağır işlenen bir film olduğunun uyarısını yapmak istiyorum. Bir saat otuz dakikalık süre aslında kısa olarak nitelendirilebilir, ama filmin ilerleme hızına göre sanki iki saatlik bir filmmiş havasına ulaşıyorsunuz ortalarına doğru. Elbette bir yerden sonra bir şeylerin değişmesi ya da olayların nasıl sonuca ulaşacağı olgularını kendi kendinize tartışırken; son yarım saat geldiği zaman film bir anda hareketleniyor. İşte bahsetmeye çalıştığım, kalan bu yarım saatten yaklaşık bir 3-4 sayfalık yazı çıkartabiliriz. Çok farklı, çok çok derin noktalara değinmeyi başarmışlar. Aslında bildiğimiz ama çoğu zaman göz ardı ettiğimiz, farkında olduğumuz ama umursamadığımız, bildiğimiz ama asla umursamadığımız o kadar hassas noktalara değinmeyi başarmışlar ki, gerçekten etkileniyorsunuz.

P.S. Hoffman gerçekten çok sağlam durmuş filmde. İlginç saç modeli ve alışageldik soğukkanlı hareketleriyle, oynadığı rolle çok iyi bütünleştiğini düşünüyorum. Oyunculuktan bahsetmişken filmin diyaloglarına da değinmeden geçmek istemiyorum. Kısa ama öz derler ya hani, işte onun açıklamasını burada bulabilirsiniz.

Kısaca; film boyunca aşkı ve aynı zamanda kendisini arayan insanlar; yavaş ama dolu olarak ilerleyen bir konu; bildiğimiz zengin ve başarılı karakterler yerine gayet sıradan olan bir yapıt izledim. Sinemalara ne zaman gelir bilemiyorum ama mutlaka izlenmesi gereken bir film olmuş. ‘’Aşk’’ adına halen öğrenilmesi gereken o kadar fazla şey var ki…

0 Yorum :