13.09.2010

The Devil Wears Prada [2006]

Hani artık laptop'ta film izlemeye başladım, ps2 takıntım geçti demiştim ya. Heh, en son The Devil Wears Prada'yı almıştım dvd'cimden. Bayağı bir durmuştu bende, şöyle 3-4 hafta falan. Bizim için büyüklerin elini öpmek, bir gelenektir bayramda. Ailem İstanbul'a giderken, ben hayatımda ilk defa onlara karşı gelip İstanbul'a gitmedim ve yalnız kaldım evde. Sebebim ise şuydu: 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası. Geçen sene, Eurobasket 2009'un son günleri de Ramazan Bayramı'na denk gelmişti, yarı finali ve finali kaçırmıştım. Bu sefer basketbol ağır bastı ve tepkimi koyup gitmedim. Ev boş olunca da ps2'yi televizyona bağlayıp film izleme imkanım oldu ve bayağıdır bekleyen The Devil Wears Prada'yı takıp, biramı da alıp filme başladım.

Konusu şöyle, New York'ta Runway adlı moda dergisinin editörü olan Miranda Priestly (Meryl Streep), kendine yeni bir asistan aramaktadır. Bu iş uğruna 1 milyon genç kızın öleceği belirtilmektedir. İşi kapan ise Andy Sachs (Anne Hathaway) adında üniversiteyi yeni bitirmiş, moda dünyası ile hiçbir ilgisi olmayan, kendi halinde sıradan bir genç kız olur. Birinci asistan Emily Charlton'un (Emily Blunt) işe başlar Andy. Ancak zamanla Miranda'nın ne kadar şeytani bir editör olduğunu anlar ve bu zor görevin altında bunalır. Fakat mücadeleci ruhu sayesinde pes etmez ve editörünün verdiği görevleri birer birer başarır ve kariyerinde yukarılara doğru tırmanmaya devam eder. Andy moda dünyasına uyum sağlamayı başarmış ve Miranda'nın gözünde de yükselmiştir ancak kendi hayatını, kendi arkadaşlarını, en önemlisi de yaşam biçimi ve samimiyetini kaybetmiştir. Artık seçim yapmak zorundadır.

Lauren Weisberger'in aynı adlı ilk romanından bir uyarlama bu film. Basında çok konuşulan ve New York Times Best Seller olan bu romanı ilginç kılan ise yarı yarıya gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması. Hikaye Lauren'in başından geçiyor ve Lauren'in üniversiteden mezun olduktan sonraki ilk işi Vogue dergisinde genel yayın yönetmeni olan Anna Wintour'un asistanlığını yapmak. Kitaptaki Miranda Priestly karakteri ilk bakışta Anna Wintour'dan esinlenmiş gibi gözükse de yazar Lauren Weisberger öyle olmadığını söylüyor. Bizler bunu yemiyoruz tabii. Neyse, biz filme dönelim. Film, iç yüzünde Andy'nin, şeytani editör Miranda karşısındaki hal ve hareketlerini ve kendi yaşamını anlatsa da bizlere New York moda dünyasından geniş bir yelpaze ve olası dedikodular sunuyor. Bazen konuyu unutup kendinizi ışıl ışıl New York ve Paris (Paris'e de gidiyorlar, evet modanın merkezi İstanbul değil çünkü, Paris) gecelerine bırakıyorsunuz. Tabii bir de enfes kıyafetlere. Enfes kıyafetler demişken Sex and the City'nin de kostümlerini dizayn eden Patricia Field'a bir selam çakmak lazım, ki kendisi bu filmle Oscar'a aday olanlardan.

Oscar'a aday olanlardan devam edelim: Meryl Streep. Bu kadına aktrislerin tanrıçası desem yanlış bir şey söylemiş olmam sanırım. Sex and the City ve Entourage'ın yaratıcılarından, yönetmen David Frankel, kendi deyimiyle Miranda karakterini Streep'e uydurmaya çalışmaktansa onun içindeki Miranda'yı ortaya çıkarmaya çalıştıklarını belirtmiş ve bunda da çok başarılı olmuşlar. Tabii Meryl Streep'in üstün oyunculuk yetenekleri sayesinde. Streep, bakışları ve alçak sesiyle de onun adına çalışanları korkutan Miranda Priestly rolünde adeta mimik dersi veriyor. Bu rol ona çok yakışmış kesinlikle. Yardımcı rollerde Nigel'ı oynayan Stanley Gucci ve Emily'i oynayan, güzel ve kibirli 1. asistan rolünde İngiliz aksanıyla Emily Blunt iyi iş çıkarmış. Anne Hathaway ise şirin mi şirin bir aktristimiz ancak bence bu role gitmemiş. Mesela Scarlett Johansson cuk otururdu bu role.

Geçenlerde Kavak Yelleri'ni izlerken bir kız arkadaşım uyarmıştı, "Aaa The Devil Wears Prada'dan çalmışlar konuyu." diye. İzleyeniniz vardır, Mine'nin çalıştığı iş ve patronu Lerzan Hanım falan. Oradan duyup da aldım filmi ve Kavak Yelleri senaristleri gerçekten kafayı yemiş. Haydi bir iki sahneyi aşırırsın da, resmen 2-3 bölümü tamamen özgün olmayan bir senaryo üzerine kurar mı bir insan ya. Biz de oturup izliyoruz o diziyi. Neyse, boşverelim şimdi Kavak Yelleri'ni. Film hakkında son bir şeyler söyleyecek olursak, çok fazla kafa yormayan, özellikle kızlar için "kız kıza izlenecek bir film" olmuş The Devil Wears Prada. Miranda ve Andy gibi iki zıt karakterin nasıl birbirine benzediğini görmek, kaliteli espriler, New York moda dünyası ve Meryl Streep'in oyunculuğu filmi izlenilir kılıyor. 7/10

Geç gelen edit: Soundtrack mükemmel!

0 Yorum :