22.08.2010

Haute Tension [2003]

Korku filmleri... Henüz çocukken, hayatımda ilk defa beyaz perde ile tanıştığımda ilk izlediğim film Jurassic Park oldu. Televizyonda yayınlanan korku filmlerini kaçırmazdım. Babam da bunu bildiğinden, o akşam korku filmi varsa beni çağırırdı, beraber film izlerdik. Seneler geçtikçe, ben büyüdükçe, izlediğim filmler arasında korku olanlara daha az yer verdiğimi farkettim. Çünkü gitgide basitleşiyordu korku sineması ve artık ezberlenebilir bir sektör olmuştu. Birbirinin aynısı senaryolar, nerede ne olduğunu tahmin edebileceğiniz sahneler, çok daha kötüsü artık korkutmayan, aksine güldüren filmler. Bu yüzdendir ki korku sineması 8-16 yaş arasının ilgisini çekiyor daha çok. Tabii bu türün fanatikleri de vardır elbet, onlar başka. Dediğim gibi bu aralar çok nadir korku filmi izlememe rağmen geçen gece cnbc-e'de yayınlanan bu filme bir şans verdim. Genç Fransız yönetmen Alexandra Aja'nın filmi kesinlikle diğer filmlere benzemiyor ve sizi korkutmayı, gerim gerim germeyi başarıyor. Tabii cnbc-e'de bol bol sansüre uğramış film, internetten indirip bir kez daha izledim. Bir kez daha izlememin tek nedeni sansürlü kısımları görmek değildi. Cecile De France'ın inanılmaz oyunculuğu hatrına bu filmi her hafta en az bir kez izleyebilirim sanırım.

Konuya değinelim. Marie (Cecile De France) ve Alexia (Maïwenn Le Besco) iki arkadaştır. Okuldaki sınavlarına çalışabilmek için Alexia'nın kırsal bir kesimde kalan ailesinin evlerine giderler. Fakat henüz ilk gecelerinden inanılmaz bir olayla karşı karşıya kalmışlardır. Kim olduğu ve amacı belli olmayan bir yabancı, o gece ansızın kapıyı çalar ve Alexia'nın ailesini teker teker öldürmeye başlar. Alexia'yı öldürmez ve kelepçeleyip arabasına atar. Marie'yi ise bulamaz. Marie kurtulmuştur ancak Alexia'yı yalnız bırakmak istemez ve arkadaşını o adamın elinden kurtarmaya çalışır.

Biraz spoiler içerikli olabilir ama emin olun izlediğinizde bunların hepsini unutacaksınız ve yutkunarak hayret içerisinde filme odaklanacaksınız. Alexandre Aja, klasik basit korku filmlerinin aksine sizi filmin içine çekmeyi, önce germeyi, sonra korkutmayı, hatta belki de ağlatmayı başarıyor. Bunu ise diğer filmlerde fazla göremediğimiz şiddet içerikli sahnelerle yapıyor. Evet filmde slasher, gore öğelere bolca yer verilmiş. Biraz The Texas Chainsaw Massacre, ya da Saw serisi gibi diyeyim, anlayın. Ancak bu sos gayet iyi karıştırılmış ve ortaya leziz bir tat çıkmış. Filmde fazla diyalog yok, evet 10 dakikalık diyalogsuz bölümler var mesela ama bu da hiçbir şekilde rahatsız etmiyor insanı. Sadece görsel ve işitsel öğeler kullanılmış ama çok başarılı. Diyalog olan sahnelerde de Fransızca'nın büyüsü beni benden aldı şahsen. Eğer filmin dili İngilizce olsaydı bu kadar beğeneceğimi sanmıyorum. Fakat sonu hiç olmamış. Yani ne gerek vardı diyesi geliyor insanın? Sonunda yaptıkları özgün değil, daha önce bir kaç film tarafından denenmiş. Sırf insanı köşeye yatırmak için yapılmış, filmin tamamıyla tutarsız, alakasız bir son. Türünün şaheseri olacakken, sonu sayesinde sıradan bir film olmuş. Haydi saygısızlık olmasın, sıradan demeyeyim ama işte, olmamış.

Sadece tek bir oyunculuğa değineceğim: Cecile De France. Zaten katili oynayan Philippe Nahon ve Alexia'yı oynayan Maïwenn Le Basco pek konuşmuyorlar filmde. Cecile De France'te fazla konuşmuyor aslında ama 90 dakikanın 85 dakikasında onu izliyoruz neredeyse. Aman Allah'ım nasıl bir oyunculuk bu! Bu türde izlediğim en iyi performansı göstermiş Cecile. Sadece bu filmle bile efsane olmuştur benim gözümde. Katilin kendine yaklaştığı anlardaki, yüzündeki korku ifadesi inanılmaz. Öyle bir korkuyor ki, damarları çıkıyor boğaz kısmında. Ben gerçekten korksam, bu kadar korkamam hiç bir şeyden. Çok beğendim, hayran kaldım, ağzım açık izledim! Mükemmel!

Bu paragraf spoilerlarla doludur! Spoiler!!! Filmin sonunda twist işine girmiş Alexandre Aja ve orada kaybetmiş. Tutarsızlık var demiştim ya hani, madem Marie arkadaşımız şizofren, filmin başındaki oral seks sahnesinin amacı neydi? Köpek içeri katil girince havlıyor, katil Marie ise Marie ilk girdiğinde niye havlamıyor köpek. Herşeyi geçtim, Alexia, Marie'yi yıllardır tanıyor, kendisine aşık olduğunu, bu kadar psikopat olduğunu bilemez mi? Hissetmez mi? Eğer hissetmezse Marie'ye bir anda mı geliyor bu sapıkça özellikler? Daha şimdi aklıma gelmeyen bir çok şey... Bu tip filmlerde, filmin sonunda seyirciyi aydınlatmak için flashbacklerle geriye gidilir, aslında böyleydi falan denirdi ama o da çok kısa ve açıklayıcı olmayacak bir şekilde tutulmuş. Acaba yönetmen bizim düşünmemizi mi istemiş diyorum da, düşünecek bir şey yok ki, neresinden tutsan elinde kalıyor. Spoiler!!!

Sonuç olarak, gerileceksiniz, korkacaksınız. Cecile De France'in oyunculuğuna hayran olacaksınız. Ancak sonu sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Yani sanki sonu başka bir filme ait gibi, o kadar alakasız olmuş bütün filmle. Neyse, her güzelin bir kusuru vardır diyelim. Alexandre Aja takip edilmesi gereken yönetmenlerden. Son not, filmin müzikleri de alakalı, hele ara ara Muse'den New Born giriyor ki, işte oralarda resmen kanınız donuyor. 7/10

1 Yorum :

Enes dedi ki...

Son tam bir rezalet... Nitekim adamın kamyonda kesik başa yaptırdığı blowjob sahnesini tamamı ile gereksiz, saçma ve tutarsız kılmış.