25.08.2010

Saw 4 [2007]

Saw 4 isimli bu film kamu malıdır. Dövebilirinizse sevebilirsiniz de... Zira birazdan iki eylemi birden gerçekleştirmeyi planlıyorum.

Zannediyorum ki hepiniz iyi kötü testere dünyasına biraz girmişsinizdir. Bu yazı henüz girmeyenleri yönlendirme amacı taşıdığı kadar girenlerle de tek taraflı bir sohbet amacı taşımaktadır. Kabul edilmelidir ki herkesin içinde birazcık da olsa şiddet merakı vardır ve bu konuda bizleri düşünüp tatmin etmeye çalışan yapım şirketi de Lionsgate'dir. Yanlış anlaşılma olmasın başka hiçbir amaçları yok sadece bizi biraz germek istiyorlar ve bu yüzden de ardı ardına dehşet verici filmler çekiyorlar. Bunlardan en dehşet vericiside şüphesiz testere. Bol sıfırlı hasılatlar yapan bu serinin dördüncü ve en arızalı kısmından bahsedeceğim şimdi. Yalnız, başta söylediğim gibi acaba filmi dövsem mi sevsem mi ben de bilmiyorum.

Üçüncü filmimizin sonunda bir sürpriz olmuş ve jigsaw ölmüştü hatta genç ortağı da. Ama bu filmde onun ölümünün aramızdan ayrılması anlamına gelmediğini görüyoruz. Bu sırada da daha önceki filmlerde küçücük rolleri olan rigg adlı polisimiz kaçırılıyor ve bir oyun oynamaya zorlanıyor. Tabii ki oyunun kuralları basit ama çiğnemesi tehlikeli böylece filmimiz temellerini atmış oluyor. En baştaki iki vahşi sahneyi söylemiyorum tabi... Ondan sonra peşli sıra meydana gelen olaylar ise oldukça kafa karıştırıcı. Hatta ilk yirmi dakikada izleyicinin nevrini döndürmeyi başarmışlar. Sanki özellikle anlaşılmasın diye yazılan senaryo bir açılıyor bir açılıyor ama maalesef kapanamıyor. Olaylar arap saçı gibi birbirine giriyor. Buna önceki filmin karmaşasız ve sade halinden eser bile kalmadığını görebilirsiniz. işin içine yeni bir yığın karakter ve ana hikayeye dahil olan onlarca yan hikaye giriyor. Henüz izlemeyenlerden ricam film boyunca gördükleri her karakteri özellikleri meslekleri ve isimleriyle bir yere not etmeleri. böylece finalinde filmi çözme ihtimalleri artacaktır ve lütfen altyazıları bir paragraf sorusu çözüyomuşcasına dikkatle okuyun. Böylece gözünüzü korkuttuktan sonra bir de bu acaip filmin daha acaip finaline dönelim. Sslında finalde çok da sorun edilecek bir şey yok. Üçüncü filmin ilk on dakikasını dikkatle izleyenler için ip uçları verilmiş. ama böyle bir sürpriz yapma çabasına ne gerek vardı bilmiyorum. Dediğim o ki zaten ölmüş adama seriyi üç beş film daha uzatmak adına aslında en başından beri yanında olan ama hiç görünmeyen bir ortak daha eklemek... Canım seriye yazık etmek gibi olmuş. Ama yine de benim eleştireceğim asıl son hikayenin değil, filmin sonu! Öyle ki filmin en başı ve en sonunda görünene o malum cesetin yeri maalesef tutturulamamış. Aynı zamanda hem son sahnede görünen ve o sahneyle aynı zamanda geçen morg sahnesinde de görünen dedektif gerçekten işin acaip kısmı. Ben tepki almamak adına bu konuyu uzatmamaya karar verdim ama filme ait sinemalar.com adresindeki kritiği okursanız daha iyi anlayacaksınız, yani filmin sonunda bir sakatlık var, orası kesin!

Şimdi de filmin eksilerine daha yakından bakalım. Aslında eleştirecek yeni de bir şey yok. Daha önceki ilk üç testere filmini neden eleştiriyorsam bunu da aynı neden dolayı iğeleyeceğim. Öncelikle yapılmaya çalışan saçma sapan vahşet felsefesi nedeniyle. Çünkü ölmesine rağmen senaryodan def edilemediği gibi bir de baş rolü alan john krammer film boyunca göründüğü her sahnede yaşamanın değerinde, güzelliğinden ve insanların bunu asla anlayamamsından bahsedip haddini aşanlara had bildirmeye çalışıyor. Bunu canilikle yapmaya çalıştığı yetmezmiş gibi üstüne bir de senaristler tarafından korunuyor. Öyle ki filmde " o teknik olarak katil değil, kurtuluş yolunu da sunuyor " ya da " onu katil olarak suçlama yanlış olur çünkü o sadece ölmelerini izliyor " gibisinden laflar fink atıyor ve hatta yapımcılar bu süreçte izleyicinin jigsaw'a tapınması için ellerinden gelen yapmışlar. Yer yer canavara dönüşen bu adama acımanız bile sağlanıyor filmde bebeğini düşüren eşini hastaneye yetiştirdiği sahnede bu adam bir anda kuzuya dönüyor ve izleyiciyle tek yürek oluyor.

Sonuna kadar taşlanmayı hak eden diğer konu ise artık meşhurlaşan ölüm tuzakları ve metre kare başına bikaç tane düşen ses cihazları. Senaryo icabı bunları yapan kişinin nihayetinde polis departmanında çalışan biri olduğu ortaya çıkınca işler daha gülnünç bir hal alıyor çünkü her biri bir fabrijka makinesi niteliğindeki bu uzaklar anca bir grup mühendisin elinden aylarca uğraşma sonucunda çıkmış olabilir. Ama nasıl oluyorsa bunları tek bir adamın yapmış olması akıllara zarar bir detay. heyecandan hızla yazarken umarım ne anlatmaya çalıştığımı anlamışsınızdır. Özellikle de film boyunca eric'in tepesinden sarkan oda büyüklüğündeki buzlar gerçek bir komedi. hatta ben filmden sonra çok düşünmüştüm; allah allah ne gibi bir adam onca elekrik düzeneğini kurar, üstüne her biri bir ton olan buzları on metre yüksekliğindeki tavana makinelerle bağlayıp da bunu zaman ayralı olarak çalıştırır. eğer bu ve bunu gibi birçok soruyla daha karşılaşmak isterseniz filmi izleyin derim, bi şey kaybetmezsiniz.

Filmin diğer ve en büyük eksiği ise mükemmel kurgusu! Ama bu o sizin bildiğiniz kurgulardan değil. Bir karakterin, filmdeki tüm karakterlerin kaderini yazabildiği bir kurgu ama eleştirmek istediğim noktayı da önce biraz daha açayım. O bahsettiğim ses cihazlarını sesiyle dolduran jigsaw sadece plan kurmakla kalmamış, hangi karakterin ne zaman nereye gideceğini de ayarlamış öyle ki rastgele bir kişi rast gele bir yere gidiyor ve orada kendi için doldurulmuş kayıtla karşılaşıyor. "Merhaba ajan bilmem ne! sen aslında bugüne kadar böyle böyle düşünüyordun ama aslında şöyle şöyle... " tipi konuşmalar resmen trajedi. Kasedin bulunduğu yerden geçen onlarca kişiye rağmen o kasedi ajan bilmem ne'nin dinleyeceği nerden biliniyor. Sizi bilmem ama benim aklıma şöyle bir soru geldi "ruhlarını mı okuyosun kardeşim? "

evet, filmde bu tip mazur görülemeyecek hatalar ve tuhaflıklar var. Ama bunların her birinin daha fazla bilet satabilmek için kurulmuş tuzaklar olduğunu biliyoruz. Seyirciye kurulmuş ve filmdekinden daha feci tuzaklar. Sırf ülkemizde her yıl 400.000 kişinin sinemaya giderek bu tuzağa düştünü ve binlerce de dvd'sin satıldığını düşünürsek bu tuzaklar iş yapıyor ve madem uzayacağa benzeyen bu seriyi izlemeye devam edeceksek sanırım artık bu tür eleştiriler gereksiz kalıyor çünkü ben bile bunca eleştiriye rağmen serinin her çıkan filminin dvd'sini satın alıyorsam durumu siz düşünün.

Bu kadar taşladıktan sonra filmin biraz da iyi yanalrına değinmek lazım. Aslında filmin çok büyük tek bir artısı var o da her on bin filmin birinde bulunabilecek atmosferi! sayamadığım kadar film izlememe rağmen içlerinde en çok Testere 4'ü izlerken gerildiğimi, heyecanlandığımı ve meraka düştüğümü söylemekte bir sakınca görmüyorum. Özetle önümüzdeki filmde şeytan tüyü var. nedeni açıklanamayan bir biçimde tüm o dehşet verici tuhaflıklarına rağmen eleştiri kaldırmıyor.

Sonuç olarak anlattıklarımdan yola çıkarak bu bulmacayı burada çözebilseniz izlemenize de gerek kalmaz. Ama gerçi izlemeniz de iyi olabilir, gerilim ve ışık efekti dolu bir 95 dakika geçirirsiniz!Aama saydığım eksi şeylerde kulağınıza mutlaka küpe olsun!

0 Yorum :