22.08.2011

Kaybedenler Kulübü [2010]

Standart…

Ortalık çalkalanırken, bazı, ama bazı filmleri sona bırakmak her zaman bana daha mantıklı bir hareket olarak gelmiştir. Nedeni ise; film yayınlandığı anda, bir anda herkes izleyip; herkesin her noktada bir yorum yapmasından etkilenen bir yapıda olduğumu düşünüyorum. Konuşmalar elbette bir yerden sonra unutulacağı üzere, filmlerin sıcaklığı geçtikten sonra izlemek çok zevkli geliyor bana. Ne güzel, en ufak bir övme, eleştiri, düşünce yok kafada, rahat…

Alternatif kitaplar basan bir yayınevinin sahibi olan Kaan (Nejat İşler) ile Kadıköy’de bar işleten, çok sıkı bir plak koleksiyoneri olan Mete (Yiğit Özşener), 90’lı yılların ikinci yarısında, sanki bir yerde oturmuş konuşuyorlarmış ve kimsenin bundan haberi yokmuş gibi bir radyo programı yapmaya başlarlar. Yaptıkları program zaman içinde hem onların hem de dinleyenlerin hayatını değiştirecektir.

Herkesin kendinden bir parça bulabileceğini söylemek gerekiyor öncelikle. Filmde bir mesaj değil, onlarca mesaj veriliyor. Kaybedenler, yalnız kalanlar, hayata sövüp küfretmek isteyenler, ölüm... Siz bunlardan birini hiç düşünmediniz mi? Düşünmek mi istemediniz? İşte o zaman kaybedenler kulübündesiniz demektir.

Yalnızlığın en büyük getirisi özgürlük ve rahatlık olsa gerek. Ya da bu özgürlük ve rahatlığın bir çeşit sonucu da olabilir yalnızlık. Filmi iki şey arasında dönüp duruyor; yalnızlık ve kaybetmek. Ama diyaloglar ve konuşmalar o kadar inanılmaz, o kadar benzersiz ki, akıl bir anda birden fazla şeye takılıyor. Aslına bakarsak burada yapılan tek şey ayyaş muhabbeti gibi gözükebilir. Zaten radyo programı boyunca içen bu iki kafadarın yaptıkları şey de bir nevi sokak-ayyaş muhabbetinden öte değil. İşte zaten bu yüzden film bu kadar gerçek, bu yüzden bu kadar doğru…

En ilgi çekici yanı o kadar derin şeyleri böyle bir basitlikle anlatıp samimi ve inandırıcı gelmesiydi. Filmdeki bir deyişle ''kendi yalnızlığıyla dalga geçebilmek'' diye nitelendirebiliriz bunu. Rahatsız edici olabilir, saçma gelebilir ama kesinlikle yapmacık ve gerçeklikten uzak değildi film. Konuşmaların anlamlarını sorgularken, bu arada anlam denen kavramı fazlasıyla taşıyan öğeleri seyirciye göstermeye çalışan bir filmdi diyebilirim. Sıkmayan senaryo, yer yer seyirciyi güldüren konuşmaların yanında inanılmaz müzikler sunmuşlar.

Başka bir yazıda değindiğim için burada fazla girmeden; aşırı cinsellik içerdiğini söyleyen arkadaşlara; hayatlarında başarılar diliyorum.

Sonuç olarak her ne kadar beğensem de, ilginç başlayan film harika duruma geldi. Çok sevdim, ama daha sonra tek bir ilişkiyi ele alarak ve bunun üzerine giderek bir çıkmaza girdi. Çıkmaza girdiğin zaman en kötü durum olayın klişeleşmesidir ve bu ne yazık ki kaçınılmaz son oldu. Ama sonu gerçekten çok kötüydü. Buraya kadar getirdikleri bir çuval inciri berbat etme, herhalde bu olsa gerek.

Filmi saçma bulursunuz, özleştiremezsiniz. Çok erotik bulursunuz kapatırsınız, ama unutmamanız gereken tek şey; bence izlenmeye değer olduğudur.



0 Yorum :