22.06.2010

A Nightmare on Elm Street [2010]

"one, two, freddy's coming for you.
three, four, better lock your door.
five, six, grab a crucifix.
seven, eight, better stay up late.
nine, ten, never... never..."

1984'te çok tanınmış bir yönetmen olmayan Wes Craven'in, çok tanınmış bir firma olmayan New Line Cinema ile işbirliği sonucu ortaya çıkardıkları bu filmin daha sonra büyük bir seri olacağını ve ana karakter olan Freddy Krueger'ın daha sonra büyük bir fenomen olacağını, eminim onlar da tahmin etmiyordu ama oldu! Bugün, bir dönemin kabuslarını süsleyen, sinema tarihinin en orijinal karakterlerinden biridir Freddy Krueger. A Nightmare on Elm Street serisi ise, sinema tarihinin kendi dalında en başarılı serisi, genel anlamda da en başarılı bir kaç serisinden birisidir.

Kanal D, ben ortaokul son sınıfa giderken vermişti 7 filmini serinin. Tabii türkçe dublaj ile izliyorduk o zamanlar. 13-14 yaşlarındaydım ve gerçekten de o zamana kadar izlediğim en korkunç aynı zamanda kendime en yakın hissettiğim karakterdi Freddy. Aykırı olanı her zaman severim, Freddy'de bunlardan biriydi. Cuma'dan Cuma'ya yayınlanırdı film. Herkes Beyaz Show'u izleyip yatarken, ben herkes yattığı zaman geçerdim televizyon başına, çünkü Elm Sokağı'nda Kabus başlardı Beyaz Show'dan sonra. O zamanlar msn furyasının yeni yeni çıktığı dönemlerdi ve benim aldığım msn adresi de, Freddy Krueger'lı bir adresti. Onu da uzun yıllar kullandım, işte o kadar hayrandım Freddy'ye.

Yeni filmi gelmiş, remake yapılmış dediler. Gittik izledik. Konusu bilindik. Los Angeles'ta daha önceden birbirleriyle bağları olan ama bunu bilmeyen bir grup genç, teker teker anlamsız şekilde ölmeye başlar. Ölümlerinin tek sebebi yıllar önce bir çocukların okuduğu ana okulunda, bahçivan olan Freddy Krueger'dır (Jackie Earle Haley). Çocukların aileleri, Freddy'nin çocukları taciz ettiğini düşünür ve olayı kendi aralarında halletmek isterler. Freddy'yi bir gece kovalarlar ve saklandığı yeri ateşe verip yakarlar. Yıllar sonra Freddy çocukların kabuslarında geri döner ve onları kabuslarında birer birer öldürerek intikam alır. Ancak çocuklar, Freddy'nin zayıf noktasını bulurlar ve değişik bir final bizleri bekliyodur.

Sinemada bu filmi izledikten sonra, 1984 yapımı olan filmi yeniden indirip izledim. 1984'teki atmosfer şimdiye oranla çok daha kötü tabii ki. Aradan 26 yıl geçmiş, teknoloji oldukça ilerlemiş. Ancak bu senaryo o zaman çok orijinal iken, şimdi klişelerle dolu bir senaryo. Yani arada bir kıyas yapacak olursak, o zamanki oyunculuklar kötü, bu zamanki oyunculuklar nispeten daha iyi. O zamanki efektler hiç inandırıcı değil, bu filmdeki efektler harikulade ama o film, bu filmden çok daha iyi çünkü o Freddy'den bu yana, aynı klişelerle onlarca korku filmi çekildi. Ayrıca bu film, o filmin copy/paste'i gibi sanki, ki bence buna hiç gerek yoktu. Bir çok sahne birbirinin kopyası. Hani şimdi izlediğimizde o filmden korkmuyor olabiliriz, korkanlar vardır belki ama ben korkmadım. Senaryo bayat gelebilir, oyunculuklar inandırıcı olmayabilir vs. Ama 1984 yılında öyle bir film izlediğinizi düşünün, aradaki farkı anlayacaksınız.

Bir de en önemlisi Freddy Krueger var tabii. Bu filmden çıktıktan sonra şunu anladım, ben Elm Sokağı Kabusu hayranı değilmişim. Freddy Krueger hayranı ise hiç değilmişim. Ben büyük bir Robert Englund hayranıymışım. 2010 yılında Freddy'yi oynayan Jackie Earle Haley kesinlikle kötü bir oyuncu değil. Ancak Freddy işini kotaramamıştır nokta! Bizim bildiğimiz Freddy, öldürürken eğlendiren Freddy idi. Konuşurdu, gülerdi, alay ederdi. Bu Freddy ise çok daha zalim, çok daha sessiz. 1-2 sahnede espri yapmaya çalışıyor ama onlar da yetersiz. Evet, korku ögesini arttırmak adına bu Freddy bilerek daha zalim yapılmış, 1984 yapımı ile aralarındaki en büyük fark da bu ama olmamış efendim, vallahi olmamış. 1984 yapımından bugüne gelen en büyük oyuncu tabii ki Johnny Depp. Bugünkü filmde ise yan karakterlerden erkek olan iki arkadaşımızın oyunculuğunu beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Quentin'i oynayan Kyle Gallner, The Haunting in Connecticut'ta iyi bir iş çıkarmıştı. Keza Jesse'yi oynayan Thomas Dekker'da My Sister's Keeper'da rol aldığı ufak bölümde çok iyiydi ama burada, ı-ıh olmamış. Nancy'i oynayan kızımız ise nispeten sıyrılmış diğerlerinden. 1984'teki yapmacık Nancy, Heather Langenkamp'a göre çok daha iyi tabii, eheh.

Özetle, biraz Psycho'ya benzettim ben bu remake'i. Alfred Hitchcock'un efsanevi 1960 yapımı Psycho'su o zaman sinema tarihinde çölde bir vaha etkisi yaratmıştı. Gus Van Sant, 1998 yılında bu filmin çoğu sahnesi aynı olmak üzere bir remake'ini çekti ve hayal kırıklığı. Sanırım diğer 3 filmi de çekmeyi düşünmüştü tekrardan ama 1.si hayal kırıklığı olunca kalmıştı öylece. Bir de Anthony Perkins'in Norman Bates'iyle, Vince Vaughn'un Norman Bates'i arasındaki dağlar kadar fark var tabii. Bu sefer de aynı olaylar karşımıza A Nightmare on Elm Street'te çıkıyor. 1984'te Wes Craven'in efsanesi, 2010'da Samuel Bayer'in remake'i ve hayal kırıklığı. Amaç, sadece para kazanmak. Diğer filmleri de çekmeyi düşünüyormuş Bayer ama sanırım bu filmin eleştirilerinden sonra bu düşüncesinden vazgeçer. Bir de Robert Englund'un Freddy'si ve Jackie Earle Haley'in Freddy'si var tabii. Bu adamın, bu filmin hayranıysanız, gitmeyin efendim. Freddy aklınızda hala bir büyük karakter olarak kalsın. 4/10

Beercholic

0 Yorum :