30.09.2009

Güneşin Oğlu [2008]

''Yapılan işin saçmalığı seyirci sayısıyla doğru orantılıdır.''

Hayatımda izlediğim en başarılı 3 türk filminden biri.Hayır öyle mi ? Bence en iyisi..Yok değil..Allahım karar veremedim.Ben iyisimi yazmaya başlayim, buna siz karar verin iyi mi kötü mü?

Bütün hayatını bir mucize bekleyerek geçiren Fikri Şemsigil, sonunda bu mucizeyi yaşar ve ‘Güneşin Oğlu’ olduğunu öğrenir. Fakat yaşadığı mucize, düşündüğünün aksine Fikri Bey’in hayatını alt üst eder. Fikri Bey’in ruhu artık, çevresindeki insanların bedenlerine girip çıkmaktadır. Ve sonunda Fikri Bey, bu kez, yıllarca beklediği mucizeden kurtulmak için, gerçeklerin peşine düşmek zorunda olduğunu anlar.İşte burada olaylar fena halde karışmaya başlar.

Hemen filme geçelim.İnanılmaz bir senaryo var.Aslında senaryo demek buna hata olur.Evet film bir yere doğru akıyor ama senaryo.Bakın ben tamamen kayboldum.Anlatamıyorum bile size gerçekleri.Tamam toparliyorum.Şimdi, sağdık kalınmış bir senaryo var ve bunun içindeki hareketlilik.Filmi sakın takip etmeye çalışmayın, zaten edemiyorsunuz.Sürekli değişen ruhlar var.Önce biri birinin içinde daha sonra vuruldukça sanki sandalye değiştiren insanlar gibi deişiyorlar.Başlarda takip edip kendinizden gayet emin olarak ilerlediğini ve hatta yanınızda birileri varsa onlara anlatacak kadar emin gidiyorsunuz.Ama öyle bir an geliyor ki vuruşmalar çiftleşiyor.Çifter çifter deişmeye başlıyor.Tam bu anda senaryo bir anda hafiften değişiyor.Bundan sora olayları geri almaya başladıkları anda kayboldugunuzu itiraf etmek zorunda kalıyorsunuz.Zaten ben baştan söyleyim, bunları izleyip, takip etmek zorunda değilsiniz, rahat olun bu konuda...

Aşırı derecede küfür kullanılmış filmde ama bunlar o kadar natürel bir şekilde kullanılmış ki asla rahatsız olmuyorsunuz.Zaten farkında bile olmuyorsunuz.Flashbacklerden sonra, olaylardan sonra, yer değiştirmelerden sonra küfürler geliyor genelde ve siz kim kime girdi diye düşünürken küfürler ekmek peynir gibi kayboluyor.Oraya takılmayın, baya güleceksiniz.

Filmin sonunu kestirememek gayet güzel bişey.Tamam ortalıkta her olayda aynı kişi kurban gidiyormuş gibi geliyor size ama öyle değil.Gerçekten biraz sabır edip sonunu beklemekte fayda var.

Yukarıda yazdığım repliğe bir kez daha değinmek gerekiyor bu noktada. "Yapılan işin saçmalığı izleyici sayısıyla doğru orantılı" Film çok saçma bir hikayeden yola çıkıyor ve bir şeyi ispat etmeye çalışıyor. İçi boş şeyler çok rağbet görüyor, bu "boş" filmin içini de ince nüanslarla doldurduk bakalım kimler anlayacak diyor. İvedikte şahan gökbakar tüm "komik(!)" sahneleri fragmana doldurup insanları tekrar aynı sahnelere gülmeye çağırdı da gitmediler mi?Alın size bu filmden çıkartılabilecek bir sonuç.

Tamam buraya kadar iyi şeylerden bahsettik.Şimdi neden işe yaramaz kısmını konusalım.Aslında size filmi beyendim dediğime göre beyenmişimdir ama objektif olmak zorundayım.

Sonu kısmında iyi şeyler söyleyemeyeceğim.Çünkü filmi bitirip sırf nasihat kısmına gitmişler.Hani biz bunları iyi kötü biliyoruz zaten ama sadece daha ayrıntılı olarak ve biraz pişirerek bize tekrar sunmuşlar diyebilirim.Hani senaryoya biraz ters düşmüş açıkçası.Tamam olayları bir şekilde bağlamak zorundasınız ve en iyi bu şekilde bağlanır belkide, yada değil.Ama böyle bir son olmamalıydı.Tamamen 2-3 kişinin okur gibi söylediği hayat hakkındaki sözlerden oluşuyor.Bilmiyorum bir bağlantı kuramadım.Söyledikleri şeyler ne kadar güzel ve doğru olsada genede bir boşluk oluşmuş orada.

Filmi beyenenler oldugu kadar beyenmeyenlerde var.Hatta izlenmesinin gereksiz olduğunu savunan çoğunluk daha fazla.Zaten ikilemler bunun yüzünden.Ya bu sizin için inanılmaz güzel bir film olur, yada son derece gereksiz bir film olur.

Bitirmek için oyunculardan bahsetmek gerekiyor.Haluk Bilginer benim gözümde yavaş yavaş türk sinema tarihinin en iyi oyuncuları arasına giriyor.Hani arasına giriyor dediğim kısım elit oyunculardan oluşan 3-5 kişilik bir kadro.Gerçekten yavaş yavaş daha yukarıya gidiyor.Oynadığı filmin içeriği, konusu ne olursa olsun kendisi inanılmaz bir çizgide devam ediyor.Rolü ne kadar sınırlı yada kısıtlı olsa bile, filmde bulunması bile heycan yaratıyor.Allahımmmmmm.Ö.Namal neydi öyle! O kırmızı elbise daha başka birine o kadar yakışamaz.Kendisinide oyuncu olarak çok seviyorum ve buradada gene alışılmış başarılı rollerinden birini yapmış.Tabiki kendisini Mutluluk filminde çok beyenmiştim ve sevmiştim.Bülent Emin son sahnelerde baya bir çoşturmuş özellikle nasihatlar kısmında.Süperdi hepsi...

Onur Ünlüyü tebrik ediyorum ve başarısız filmler yerine (Çocuk gibi!) bunun gibi yaratıcı ve insanların hakkında konuşabileceği filmler yapması gerekiyor.Bu sefer bunu başarmış.İyi yada kötü eleştiriler yada görüşler olabilir.1 saat 32 dakikalık süresiyle çerez niyetine başlanıp izlenebilcek bir film.Ben beğendim.Notum 10/7 ...Bilmiyorum halen tam olarak beğendim mi beğenmedim mi ama notu verdik artık!

UnjustLucifer

0 Yorum :